YIKIMIN ÇOCUK GÖZLERİ

Küçük bir kız çocuğuydum, savaşın yıkıntıları arasında bebeğiyle oynayan. Savaşı yalnızca kitaplarda okuyanların aksine, ben bu küçücük bedenimle savaşın tam ortasındaydım. Etrafım kırmızıya boyanmış, gökyüzünün maviliği kül rengine dönmüştü. O güzel bulutların beyazlığı, fotoğraflarda kalmıştı artık.
Ninnilerle uyutulan, masallarla büyütülen biz çocuklar, savaşın ortasında top mermilerinin sesleri arasında uyuyorduk. Geceleri annemin dizlerine saklanır, korkularımdan uzaklaşmak isterdim. Ama o dizler bile titriyordu artık. Her patlamada bir başka sevdiklerimiz kayboluyor, gökyüzü bir kez daha karanlığa bürünüyordu.
Babalarımızın kucağında ambulanslara taşınırken, sedyelere sığamadık. Bisikletten düşüp bacaklarımızın, kollarımızın uf olduğu o günleri, şimdi sedyede kan revan içinde bir kez daha andık. Kimi kardeşim, abim, ablam o sedyelerden tabutlara konulup hastanelerden çıktı. Bedenleri toprakta, ruhları hâlâ o parklarda, hayalleri ise çizdikleri, boyadıkları o resimlerde saklı.
Çocuk sesleriyle, neşeleriyle yankılanan o sokaklarda şimdi çığlık sesleri yankı yapıyor. Mahallemizin duvarları, adımızı yazdığımız, oyunlar oynadığımız o sözleri taşıyan duvarlar yıkılmış. Artık kimse sek sek oynayamıyor, kimse ip atlamıyor. Sadece uzaklardan gelen siren sesleri ve yürek dağlayan ağıtlar duyuluyor.
Boyalarımı ve defterlerimi özlüyorum. En sevdiğim renklerde boyamak istiyorum. Çünkü burada hiç renk kalmamış. Gökyüzünün maviliği, ağaçların bin bir renkli yeşili, güneşin sıcak sarısı, pamuk şekerimin pembesi yok hiçbir yerde. Boyalarım olsa, kırmızıyı ağacımdaki elmada, griyi ise bacası tüten evimin dumanında kullanırdım sadece.
Keşke dünya bir çocuğa okunan masal kadar saf ve temiz olsa. Ama ne yazık ki, içinde bulunduğumuz bu dünya huzuru, barışı, mutluluğu hep kitaplarda bıraktı. Bir zamanlar izlediğim o animasyon filmlerindeki gibi, her şeyin bir anda düzelmesini, bulutlardan rengarenk balonların düşmesini isterdim. Ama artık ne bulutlar var ne de düşleyebileceğim renkler.
Bir zamanlar annemin bana anlattığı hikayelerde kahramanlar hep savaşı kazanır, prensesler kurtarılırdı. Ama şimdi hiç kimse kurtarılmıyor, hiç kimse kazanamıyor. Annemin sesi titriyor, gözleri hüzünle doluyor. Bana masallar anlatmak yerine hayatta kalmanın yollarını anlatıyor. Saklanmayı, koşmayı, gözyaşlarımı sessizce silmeyi öğreniyorum.
Ama içimde bir umut hâlâ var. Bir gün yine defterlerimi açıp dünya harikası renklerle dünyamı boyayacağım. Gökyüzünü maviye, evleri canlı renklere, yolları ise oyunlarla dolduracağım. Ve o gün geldiğinde, kaybettiklerimizi hep bir hatıra olarak kalbimde yaşatacağım.