YİTİK YILLARIN SESSİZLİĞİ

Karahindiba sesleri kulaklarımı tırmalıyordu
O gece durakta o kadar beklememeliydim
Gördüğüm her ışık gözlerimi sarmalıyordu
Keşke o akşam rakı içmeseydim
Göz bebeğin aklımda turlar atıyordu
Hiçbir zaman bakmamalıydım gözlerine
Güneş bu kadar erken batmıyordu
Doğumunu beklememeliydim dört gözle
Ördüğün o duvarları süslememeliydim
Kendimi kandırmayacaktım bir çift sözle
Bacaklarımda kara sular akmamalıydı sana doğru
Bu karanlıklar beni atmamalıydı sağa sola
Belki de bu aşk gelmemeliydi bana doğru
Keşke aramasaydım seni sora sora
Belki de sıyırmamalıydım kavanozun dibini
böyle olmamalıydı
sessizleşmemeliydim
Sessizlikle bu kadar haşır neşir olmanın lüzumu yoktu
Bir çayırda nehrin sesine dalması gerekir insanın
Gözlerini bu kadar düşünmemem gerekirdi
Sessizliğine bu kadar dalmanın lüzumu yoktu
Gözlerinin derinliklerinden kalbime bir kartal uçar
Çaresiz bir tavşanı alır pençelerinin arasına
Anladımki bu kadar hoplayıp zıplamanın lüzumu yoktu kalbimin
Göklerdeki yıldırımları kıskandırır gözbebeklerin
Bulutlar biraz kapkaranlık, güneşe kaçıyor güzelliğin
Güneşin elasına sahip olmanın kibirliğinde geziyor
Mavinin her tonuna âşık olmuş gözlerim
Işıltına yenilip yok oluyorum sonsuzluğunda
Senin için seviyorum gökdenizi
Şu mavilikler arasında seni arıyordum
Bulut bulut seni arayıp, senden kaçıyordum
Sensizlikten korkuyordum belki de
Veyahut sessizlikten
Derin bir sensizlikten
İçine çeker beni sessizliğin
İçimdeki boşlukla kaybolurdum
Sesimi duymadan, kaybolan bir yankı gibi
En çokta olmadığın sessizliğin
Ancak gerçeklikten korkuyordum
Yalnız ve sessiz gerçeklikten
Gidebildiğim yere kadar gitmek isterdim
En çokta kuzeye
Kutuplara, kimsesizliğe doğru
Sonra tekrar güneye
Sıcağa değil fırtınalı güneye
Çöllere değil Asya’ya
Bozkırlara, Bozdağlara, Bozçine, Bozgineye
Sonra pişman olup onca yolu geri dönmek isterdim
Pişmanlığımla yok olarak
Sensizlikten kahrolarak
Sessizliğe bağırarak
Gerçekleşip,
yok olup gitmek isterdim
Sensizce ve sonsuzca…