YORGUN SOKAKLAR
İstanbul’un yorgun sokaklarında
Yaralı bir martının kanat sesleri gibiydi sevdam,
Çatlayan dudaklarımda bir türkü,
Hevesi kursağında kalmış çocuklar gibi,
Ağladı gece, gözlerinden süzüldü mazlumun ahı.
Bir bakışın var ya,
Maden karası, derin, ürkütücü…
Sanki bin yıllık bir dağ,
Göğsüme çöker geceyi böler,
Bir sigara tütüyor, külü dolmuş,
Sen gittin gideli içimde küllendi hasret.
Sevda mı bu?
Yoksa bir dağ kurdu gibi aç kalmış
Bir yürek mi yalnızlık çöllerinde?
Toprağıma dökülen kan gibi,
Yaktıkça yandı ateşi,
Ve öfkesine yenik düştü,
Mezar taşında adını aradı ellerim,
Bir sevdanın çığlığıydı bu,
Duydun mu, ey zalim gece?
Bir vurgun, bir ah,
Bir İstanbul gecesi…
Zindanında açan çiçek,
Bir Yusuf’un gözyaşı gibi
Düştü toprağa, soldu ellerimde.
Ey yar, duysana sesimi,
Bir kerecik dön yüzünü,
Kör kuyulardan çıkar beni,
Bir nefes, bir umut, bir sigara…
Yeter bu yorgun yüreğe.