DÖKÜLEN ZAMAN

Tabağıma dökülen zamansız bir yorgunluk
Ve kulaksız cücelerin kırık yolları kesik
Devlerin gözlerinde gece
Sıksalar kafamdan üç gün dünya akar
Lokmam boğazımda inmesini beklerim maidenin
Az kaldı gökte tutunamayacak taşlar
Kırk harami kadar kırgınım dünyaya
Uykum sol yanımdan sızan karanlık bir rüya
Cücelerin adımları sağır kılar geceyi
Altın buluncaya dek dişlerimiz sökülür
Kanarım kırk kere sağ yanıma dönünce
Gecem cüceleşir devler kesince yolu
Sırtımdan yükü çekip fırlatır da dünyaya
Karın boşluğu ağrısı içimi yakar
Üç gün yürür beş günde dönerim
Kıvrana kıvrana deryada alırım soluğu
Yunus’un bağrındayım omuzumdan devrilir dünya
Ne hesaba gelir ne kitaba uykusuzluğum
Yuvarlanır zaman durmaz yolunda akar
Nehrimden dökülen sular bir çağı davet eder
Cüceler devlere sarılır boğulur karanlığa
Midemi kazıyan uykusuzluk yolu unutturur
Yığılır gövdem yere, gök/yüzünden düşen taşlarla