ADSIZ’A MEKTUP-2(MÜJDE)

21.08.2030
Canım Müjde…
Biliyorum seni çok beklettim. “Yahu bir insan yirmi sene nasıl sabreder?” diyeceğini de biliyorum ama şimdi sana anlatacağım şeyler karşısında yirmi senelik bekleyişe değdiğini sen de anlayacaksın. Yine de seni bu kadar beklettiğim için özür dilerim. Sana bu mektubu yirmi sene sonra yazmamın sebebi deli çağlarımın geçmesini istememdi. Sana gerçekten aklı başında gelmek istedim. Saf, olgunlaşmış, temiz duygularımla… Üstelik adını koymam da hayli zaman aldı. Sana bu mektupta ‘Adsız’ diye seslenmeyeceğim çünkü senin artık bir adın var. Mutluluğun habercisi olan bir ad: “MÜJDE…”
Bu defa masamdaki mum gayet aydınlık ve haşmetli. Kendi duygularını bir mum halinde tanımlamıştın ya artık aydınlık ve haşmetlisin. Kendinle her daim gurur duy bunun için. Bu defa ağlamayacağız, bu mektup senden ve benden bir iz taşıyacak ama gözyaşı ile değil, gülücüklerle taşısın istiyorum bu izleri. O yüzden bu mektubu pişmanlıklarımı katıp gözyaşları ile değil gülerek yazıyorum. Beni şefkatle, sabırla ilmek ilmek büyüttüğün için de teşekkür ederim. Eğer yirmi sene önceki Adsız olmasaydı, yirmi sene sonraki bu Müjde de olmayacaktı. İyi ki hatalarımı yüzüme vurdun. Adını dahi koyamadığın o tokalı ayakkabıya sevdalı kız, bütün yüze vuruşlarınla yüzleşerek mutluluğun habercisi olan Müjde oldu. Bana “Neden sevmediğin işi yapıyorsun?” diye sormuştun. Aslında o benim en büyük hayalimdi ve gerçekleştirmiştim. Neden sevmiyordum biliyor musun? Çünkü ben bulunduğum ortamı güzelleştirmek ne demek bilmiyormuşum. Daha mutluluk ne demek onu bile bilmiyormuşum… Sen benden cevap beklerken ben bunları öğreniyordum ve işe ‘insan” olmakla başladım… Öğrendim ki insan olursam, adımın başına gelecek bütün sıfatlar bende bir merhamet, saygı, sevgi ve hoşgörü kazandıracaktı çünkü insan olmanın en temel şartları buymuş Müjdeciğim. Şimdi kırklı yaşlarındasın ve yine karşımdasın ama bu defa gözlerine bakarken dikkatimi çeken şey gözyaşların değil, gülmekten kırışan göz çizgilerin. Zamanında bu çizgiler oluşmasın diye çok çabalamıştın ama artık fark ettim ki bu çizgiler yüzümüzde olmalı. Hatta olabildiğince fazla olmalı ki bu hayata ne kadar çok gülüp geçtiğin anlaşılsın. Büyüdükçe anlıyorsun, o gençlik bir daha gelmeyeceği gibi o çizgiler de her şeye gülüp geçmeden oluşmayacak. Bana bir çocuk gibi şefkat ve merhametle hesap sormuştun ya, şimdi ben sana bir büyük gibi öğüt veriyorum. Lütfen bunları kulak ardı etme. Her şeye gül ve geç, kendinle de gurur duy… Artık insanları da o kadar umursama. Seni üzüp kırabilirler, günlerce içerlenebilirsin ama unutma ki senden daha değerli hiçbir şey yok bu hayatta. Hatta şu sözü de kulağına bir altın küpe ediver: “Her insan kendine ve karakterine yakışanı yapar sen ise herkesin karşısında onurlu ve erdemli ol ki senden ibret alsınlar.” Bu sözü hayatıma geçirince anladım ki herkes konuşuyor ama ben beni ilgilendiren kısmını duymaya başlıyorum. Bu söz beni öyle büyüttü ki insanların hayatıma olan etkisiyle değil Müjde’nin hayatıma olan etkileriyle yaşamaya başladım. İşte o zaman da kendimi buldum ve hayatlarında bir kukla olmaya değil hayatımı bir kuklaya dönüştürdüm. Başrolde ise Müjde vardı, senarist de Müjdeydi. Ben yazıyor, ben oynuyordum, olması gerektiği gibi… Mektubumu bitirmem gerekiyor çünkü sana bu mektubu çocuklarım yanı başımdayken yazıyorum. Yani Adsız’ın mektubunu bulan çocuklarım ile… Onlardan bahsetmişken haklarını da yememek gerek, Adsız’ı Müjde yapan en büyük başarı onlara ait ve benim de asıl müjdem onlar.
Geçmişten geleceğe gelerek tuttuğumuz bu eller umarım mezara kadar bizi büyütür. Biz aslında ellerimizi tutarak hep biliyorduk ki insanın kendisinden başka kimsesi yok. Yani, Adsız’ın Müjde’den, Müjde’nin de Adsız’dan başka kimsesi yok. Adımızı bulduğumuza göre anlamışsındır artık kendim için yaşadığımı. Başka bir vakitte de başka bir olgunlukla gelir miyim inan hiç bilmiyorum. Emin ol ki beni şimdilik hoş bıraktın, hoşça bıraktın. Her zaman kendinle gurur duymayı, sevmeyi, insan olmayı, bulunduğun yerde, dikenlerden önce gözüne güllerin takılması gerektiğini ve ‘Yine başardım’ diyerek omzunu öpüp kendini ödüllendirmeyi unutma. Ve yine… Hoş kal, hoşça kal…
MÜJDE…