Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Afyon 21°C
Çok Bulutlu
Afyon
21°C
Çok Bulutlu
Çar 23°C
Per 20°C
Cum 14°C
Cts 14°C

KARANLIĞIN MİSAFİRİ

KARANLIĞIN MİSAFİRİ
25 Şubat 2025 18:57
109
A+
A-

Bilinmezlik, sessiz bir katildir. Önce zihne sızar, ardından ruhu kemirir. Onun çocuğudur endişe; büyüdükçe evi sarar, nefes aldıkça zehir saçar. O çocuğun kahkahalarıdır vesvese, duyuldukça derinleşir, her köşeye siner.

Bu evde ışıklar yanmaz. Her yer karanlık. Evin kokusunda ağır bir yalnızlık var, içine çekme sakın. Havadaki küf ve eski anıların kokusu, nefes alan her canlıyı çürütmeye yemin etmiş gibi. Evin duvarlarında aynalar asılmış. Bunlar keşkeler… Baktıkça aynalara, kendini değil keşkelerini görür insan. Bir zamanlar parlak olan yüzlerin, şimdi sönmüş gözlerle yansıdığı bu yüzeyler, geçmişin pençesinden kurtulamayan ruhların hapsolduğu birer kapıdır aslında.

Bir gün, bir misafir geldi bu eve. Kapıdan adımını atar atmaz derin bir soğukluk hissetti. İçine işleyen, tenine diken diken olan bir soğukluktu bu. Zihnine saplanan, geçmişi hatırlatan bir ürperti… Duvarlardaki aynalara bakmaktan kaçındı ama gözleri ister istemez o yansımalara takıldı. O an anladı ki, bu aynalar yalnızca yansıtmaz, aynı zamanda içine çekerdi. Her şeyin karanlık olduğu bu evde, aynalar birer fırtına gibiydi. Yaklaştıkça fısıltılar duydu, evin çocuğunun kahkahalarına karışan vesveseler…

“Burada kim yaşıyor?” diye fısıldadı kendi kendine. Ama cevap, aynalardan yansıyan keşkelerden geldi: “Biziz… Ve sen de artık bizimlesin.”

O an, misafir fark etti. Bu ev, yalnızca karanlık bir bina değildi. Bu ev, unutulan anıların, keşkelerin, vesveselerin yuvasıydı. Bir zamanlar burada yaşayan herkes, geçmişin gölgeleriyle sarmaş dolaş olmuş, kendi yankılarında boğulmuştu. Ve bir kez oraya giren, asla eskisi gibi olamazdı.

Derin bir nefes aldı misafir. Ama nefesinin ışıksız odalara karışmasıyla, ruhuna bıraktığı ağırlık aynıydı. Zihni bulanık, kalbi daralmıştı. Kaçmalı mıydı? Yoksa bu evin fısıltılarında kendine ait bir ses mi bulmalıydı?

Adımlarını dikkatlice attı, bastığı zemin ahşap bir iniltiyle karşılık verdi. Koridorun sonunda loş bir ışık gördü. Fakat bu ışık, sıradan bir umut ışığı gibi değildi. Titrek, dengesiz, sanki çağıran bir el gibiydi. Etrafındaki fısıltılar çoğaldı, duvarlar misafirin üstüne kapanıyormuşçasına daralmaya başladı.

Fısıltılar netleşiyordu artık:

“Sen de bizim gibi oldun.”

Misafir, içindeki korkuya rağmen ışığa doğru yürümeye devam etti. Çünkü geri dönmek demek, sonsuza kadar aynaların içinde kaybolmak demekti. Kendi geçmişinin keşkeleriyle yüzleşmek zorundaydı. Ancak bir an, aynalardan birinde bir şey gördü. Kendisi… Ama yalnızca bir yansıma değil, başka bir şeydi bu. Gözleri farklıydı, yüzündeki ifade ona ait değildi.

İçindeki ses ona kaçmasını söylüyordu. Ancak ayakları kök salmıştı. Misafir, artık eskisi gibi değildi. Bu evin fısıltıları onun da zihnine işlemişti. Peki, bu evi terk edebilse bile, içinde taşıdığı karanlıktan kurtulabilecek miydi?

Loş ışık, bir anda yoğunlaştı. Duvarların üzerindeki aynalar titremeye başladı, içlerindeki yansımalar dalgalandı. Misafir, korkuyla bir adım geri çekildiğinde aynalardan biri aniden çatladı. Çatlayan yüzeyin arkasında bir karanlık beliriyordu; dipsiz, uğultulu bir boşluk…

Ve sonra o boşluktan bir el uzandı. Soğuk, bembeyaz bir el. Zaman durmuş gibiydi. Misafir, kaçmak için kendini zorladı, ama çok geçti. O el bileğini kavradı, sıkı ve kaçınılmaz bir şekilde.

İşte o an, aynaların sırrını anladı. Bu evin içinde hapsolmuş her ruh, bir zamanlar buraya gelen başka bir misafirdi. Geçmişin pişmanlıkları, korkular ve unutulmuş anılar burada vücut buluyordu. Kaçmak isteyen herkes, bir başkasını yerine bırakmalıydı.

Misafir, son bir çığlık attı. Loş ışık söndü. Aynalar yeniden sessizleşti.

Ve kapı, bir kez daha aralık kaldı. Yeni bir misafiri bekliyordu…

ETİKETLER: , , ,
Yıldız Teknik Üniversitesi'nde kimya eğitimi aldım ve bilimle iç içe bir yolculuğa başladım. Öğrenmeye ve yeni bilgiler keşfetmeye olan ilgim hiç azalmadı. Kitaplar ve yazılar benim için hem bir kaçış hem de yenilenme alanı oldu. Ne zaman düşüncelerim durulsa, yazmaya yönelir ve kendimi bulurum.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.