Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Afyon 9°C
Açık
Afyon
9°C
Açık
Pts 9°C
Sal 7°C
Çar 7°C
Per 9°C

SESSİZLİĞİN YANKISI – 2. BÖLÜM

SESSİZLİĞİN YANKISI – 2. BÖLÜM
18 Aralık 2024 17:01
102
A+
A-

Elimi uzatıp sisle kaplı bu yeni dünyaya adımımı attığımda, hissettiğim ilk şey bir tür hafiflikti. Sanki tüm ağırlığımı geride bırakmış, sadece varlığımın özünden ibaret bir forma bürünmüştüm. Ama bu hafiflik huzur verici değildi; aksine, yerçekimi olmadan boşlukta savrulan bir yaprak gibi kontrolsüz ve yabancı hissediyordum.

Etrafıma bakındım. Sis, her şeyi sarmalayan bir perde gibiydi. Yine de gözlerim, sanki bu dünyaya aitmiş gibi zamanla daha fazla detayı seçmeye başladı. Uzakta belli belirsiz bir parıltı fark ettim. Bir ışık, sürekli şekil değiştiren ve dalgalanan buğulu bir manzaranın ortasında parıldıyordu. İlerlemeye karar verdim.

Adımlarımın sesi yoktu. Yürüyüp yürümediğimden bile emin değildim çünkü bu yerin ne bir zemini ne de bir ufku vardı. Ama her nasılsa parıltıya yaklaşıyordum. Işığın etrafında bir figür belirmeye başladı. Önce bir gölge gibi sonra yavaşça şekillenip insanı andıran bir hâl aldı. Bu figür, sisin içinden çıkarak benimle yüzleşti.

Bir kadın… Zarif ama tarifsiz bir hüzünle donanmış yüz hatları vardı. Uzun saçları bir rüzgârla dalgalanıyormuş gibi sürekli hareket ediyordu ama burada rüzgâr yoktu. Gözleri… O gözler… Duvarın ardındaki gözlerle aynıydı. Fısıltılar bir kez daha etrafımı sardı.

“Hoş geldin,” dedi kadın, sesi bir yankı gibi çok katmanlıydı. “Bize katılacağından emindim.”

“Burası neresi?” diye sordum. Sesim, buranın doğasına aykırı bir şekilde çatlak ve boğuk çıkmıştı.

“Zamanın unuttuğu yer… Hatıraların ve yankıların yaşadığı sınır… Burada olanlar, asla tamamen kaybolmazlar.”

Kadın bir adım daha yaklaştı. Etrafında, diğer figürler belirmeye başladı. Hepsi sessizdi ama bakışlarında tanıdık bir ağırlık vardı. Yüzyıllardır bir hikâyeyi saklamış gibi gözleriyle konuşuyorlardı.

“Benimle ne ilgisi var?” diye sordum, sesim titreyerek.

Kadın bir an sustu, sonra eliyle bir hareket yaptı. Sisin arasından bir ayna yükseldi. Ama bu, sıradan bir ayna değildi. Camın yüzeyi, sanki yaşayan bir maddeydi. Dalgalar halinde titreşiyor ve karanlığın içinde şekiller oluşup kayboluyordu. Kadın elini aynanın yüzeyine koydu.

“Bak ve hatırla,” dedi.

Gözlerim isteksizce aynanın içine kilitlendi. Önce hiçbir şey göremedim. Ama sonra… Sahneler belirmeye başladı. Önce kendi çocukluğumdan anılar gördüm. Eski bir ev, annemin gülümsemesi, bir odanın köşesinde unuttuğum bir oyuncak. Sonra anılar değişti. Bana ait olmayan ama bir şekilde tanıdık gelen görüntülerle dolmaya başladı.

Bir konağın inşası… Taş ustalarının elleriyle yükselen duvarlar… Ama bir şey ters gidiyordu. İşçilerin yüzlerinde korku vardı. Sanki bu yer, başından beri lanetliydi. Daha sonra karanlık bir ritüelin görüntüsü belirdi. Taş duvarların ardında bir kurban… Haykırışlar, dualar ve kan… Bu yerin sessizliği, o anlarda doğmuştu.

Aynadan geri çekildim, nefes nefese kalmıştım. “Bu neydi? Neden bana gösteriyorsunuz bunları?”

Kadın, başını hafifçe yana eğdi. “Çünkü senin kaderin buraya bağlı? Bu konağın geçmişi, bugünü ve geleceği, seninle birleşti.”

“Ben bunun bir parçası değilim!” diye bağırdım. Ama o sakin bir şekilde konuşmaya devam etti.

“Artık buranın bir parçasısın. Ve buradan ayrılamazsın. Ama… Eğer cevapları istersen, onları bulmak için bir seçeneğin var. Derinlere in. Sislerin ötesine geç. Gerçek, seni orada bekliyor.”

Kadın bir kez daha elini uzattı ve sisin içinde bir yol belirdi. Yol, karanlığın ve bilinmezliğin içine doğru kıvrılıyordu. “Seçimini yap,” dedi.

Bir yanım buradan kaçmak, bir daha asla geri dönmemek istiyordu. Ama başka bir yanım… Öğrenmek istiyordu. O fısıltılar, o karanlık geçmiş, o gözler… Hepsinin ardındaki gerçeği bulmak için bir adım daha atmam gerektiğini biliyordum.

Yavaşça başımı salladım ve yolu takip etmeye başladım. Her adımda daha da derinlere, daha karanlık ve bilinmez bir dünyaya doğru ilerliyordum. Fısıltılar şimdi daha belirgin, daha yoğun bir şarkıya dönüşmüştü. Artık geri dönüş yoktu. Gerçeği öğrenene kadar… Ya da karanlık beni tamamen yutana kadar…

 

KOR DERGİ KURUCUSU, OKUR-YAZAR.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.