Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Afyon 26°C
Çok Bulutlu
Afyon
26°C
Çok Bulutlu
Paz 24°C
Pts 24°C
Sal 28°C
Çar 26°C

SONU GELMEYEN

SONU GELMEYEN
21 Kasım 2023 11:40
230
A+
A-

Sımsıkı bir el gelip vicdanını sıktığında, kafasını çevirip aşağıya baktı ve gördü nasıl bir çukurun üzerinde debelendiğini. Anladı çoktandır merak ettiği sırat köprüsünün üzerinde amuda kalktığını, parende attığını. Kimsenin görmediği şeyde herkesin bildiği bir şey gizliydi.”

Karaladığı satırları tekrar okumaktan çekindi. Sanki ayıp bir şey yazmış gibi yüzü kızardı. Koyu kahve deri kaplı defterini kapatırken gün batımının turuncu rüzgarı nazikçe üfledi yüzüne. Oturduğu yerden kalkıp gideceği yere yürürken ayaklarının altında çıtırdayan yaprakları dinlemek onu kirli gürültüden az da olsa uzaklaştırmayı başarıyordu.

Yavaş adımlarını gözüne değen saati hızlandırdı. Epey geç kalmıştı. Adımları hızlandıkça kalp atışı da eşlik ederek hızlanıyordu. Nefesini boşa tüketmemeye karar vererek adımlarını yavaşlattı. Geç kalacağı kadar kalmıştı zaten, koşmanın veya uçmanın ne manası vardı ki. Tekrar yavaş yürüyüşüne döndüğünde huzurunu yakalamış gibi hissetti kendini. İşte bu kadarcık bile çıkamıyordu konfor alanından, gerek de yoktu. Konfor alanı doğru yerde olanın oradan çıkmasına hiç gerek yoktu.

“Amca bir bakar mısın?” duyduğu sesle konuşmalara kulak kesildi. En sevdiği şeylerden biri etrafını dinlemekti.

“Hı? Bağa mı didin?”

“Evet amcacığım, bir anket düzenliyoruz ödevimiz için, katılır mısınız diye soracaktım.”

“Anlamam evladım ben haydi işim var.”

Soruyu soran gencin yüzündeki hayal kırıklığına bakmasına gerek yoktu. Asıl merak ettiği henüz yürümekte zorlanıyor olmasına rağmen parktaki bir amcanın dinlenmekten başka ne tür bir işi olduğuydu. Bazı insanların hayattaki tek meşguliyeti başkaları için vakit ayırmamaya olan çabalarıydı.

Biraz daha yürüdükten sonra gideceği yere varmış olmanın verdiği rahatlığı hissetti. Adımlarını yavaşlattı ve bir süre sonra tamamen durdu.

Kafasını kaldırıp geldiği yerin tabelasını mırıldandı. “Her canlı bir gün ölümü tadacaktır.” Gülümsedi, asla ölmeyecek olmanın mükemmel bir hissi vardı. Zaten ölebilen var mıydı ki? Ölüme inanan var mıydı? Her canlı ölür demiyordu ki, ölümü tadar diyordu.

Demir kapılardan geçip kulübesine girdiğinde getirilen yeni tabutların ahşap kokusuyla doldu ciğeri. Üşüyen ellerini ısınması için birbirine sürttü. Gözüne demir kapıdan giren kalabalık ilişti. Yeni biri daha ahiret yurduna uğurlanıyordu herhalde. Vedalar hep zor olur ancak ne zaman kavuşulacağı bilinmeyen vedalar biraz daha zordur. Aniden gidenler, erken gidenler biraz daha zordur. Ancak her gidene bir gün kavuşulur. Er, ya da geç…

Gitmek istediğinde gidemediğin yerlere uğurlamak da zordur. Gidenin geri dönmeyeceği kesindir lakin bir gün kavuşulacağı da kesindir.

Gözyaşları ıslatır yüzü, ancak ısıtır da aynı zamanda. Çorak toprakların suya ihtiyacı olduğu gibi gözyaşı da gerekir gönüllerin yeşermesi için. Gerçeği bilen bu dünyada ne üzülür, ne sevinir. Hissedilen tek ve gerçek duygu sevgidir, kabulleniştir.

Ayağındaki postalların ağırlığıyla oturduğu yerde kıpırdandı. Toprak donmadan bir sürü mezar yeri kazılmıştı. Üzerinde hala toprak olan kürek yanındaydı. Eline alarak cenaze kalabalığının yanına gitti. Kalabalıktan biri elinden aldı küreği, kim olduğuna bakmadı. Geri dönerek kulübesine yürüdü.

Isınmış olan kulübesinde eline aldığı defterine birkaç satır daha karaladı. Her hikayenin bir sonu olmalıydı, öyle düşünüyordu ancak hikayesinin sonunu bir türlü getirememişti.

Belki de hikayelerin de insanlar gibi ömürleri vardı, noktası koyulduğunda bile başka bir evrende yaşanmaya devam ediyorlardı. Sen yazmaya devam etmesen de kendini yazan hikayeler vardı kim bilir.

Hikayenin sonunu getirmeye çalışmak boş bir çabadan ibaretti. Hiçbir hikaye tam manasıyla bitemezdi. Gökten düşen üç elma biz bitti sanalım diye uydurulan boş lakırdıdan ibaretti.

Her bir hikayenin başlangıcı vardı ancak sonu yoktu. Hepimizin hikayesinin olduğu gibi…

ETİKETLER: , , , , ,
2000 yılında bulunduğumuz dünyaya teşrif etmiş, hayat yolunda karşısına çıkan olayları anlamlandırmaya çalışan insan tanesi.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.