Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Afyon 34°C
Parçalı Bulutlu
Afyon
34°C
Parçalı Bulutlu
Pts 34°C
Sal 32°C
Çar 30°C
Per 32°C

BAŞLANGIÇTA BİR DUVAR VARDI

BAŞLANGIÇTA BİR DUVAR VARDI
8 Mayıs 2025 20:46
158
A+
A-

BAŞLANGIÇTA BİR DUVAR VARDI
Prehistorik Sanat ve Lascaux Mağarası
Işık yoktu. Söz yoktu. Müzik, insanın kalp atışından ibaretti. Ama bir şey vardı: anlatma arzusu. Yaklaşık 30 bin yıl önce, bir insan karanlık bir mağaraya girdi ve eline aldığı kömürle yaşadığı dünyayı duvara aktardı. Sanatın ilk fısıltısı, işte böyle yankı buldu taş duvarlarda.

Dünya henüz kelimelere sahip değildi ama insanlar gördüklerini, hissettiklerini ve belki de hayal ettiklerini resmetmeye başlamıştı. Bu, sanattan ziyade bir ihtiyaçtı belki de. Avın ruhunu ele geçirmek, doğaüstü bir düzenle iletişim kurmak ya da yalnızca var olduğunu duyurmak için yapılan bir eylem.

Fransa’nın güneybatısındaki Lascaux Mağarası, insanlık tarihinin bu ilk sanat galerilerinden biridir. 1940 yılında bir köpeğin peşinden giden dört çocuk tarafından keşfedilen bu mağara, binlerce yıl boyunca karanlıkta gizlenen rengeyikleri, boğalar, atlar ve garip sembollerle doluydu. O çocuklar, bilmeden insanlık tarihinin en eski hikâye anlatıcılarının izine basmıştı.

Bu resimler yalnızca çizim değil; bir iletişimdi. Renkler, mağara içindeki doğal pigmentlerle elde edilmişti: demir oksit kırmızısı, manganez siyahı, kil beyazı. Fırça mı? Belki bir kuş tüyü, belki bir parmak. Bazen de ağızdan üflenmiş boya izleri… Bu, teknolojiden yoksun bir çağın yaratıcı zekâsıydı.

Lascaux resimlerindeki canlılar, sanki hareket etmek üzereymiş gibi betimlenmişti. Bedenler kıvrılmış, boyunlar gerilmişti. Zamanla anlaşıldı ki bu sanat sadece görsellik değil; ritüel de barındırıyordu. Belki de av öncesi dualardı bunlar. Belki “işte buradaydım” demekti. Kimilerine göre ise bu duvarlar, insanın ilk bilinçli “iz bırakma” çabasıydı.

Sanatçıların adı da imzası da yoktu. Ama bazen bir el izi görürüz; üflenmiş pigmentle duvara sabitlenmiş bir siluet. Belki de bu, tarih boyunca insanın hep yaptığı şeyi yapmasıydı: “Ben buradayım.” demesi.

Bu sanatın amacı estetikten çok daha ötedeydi. Bu, doğayla bir anlaşma, ruhlarla bir temas ya da topluluğa bir aidiyet göstergesiydi. Modern galerilerde hayranlıkla izlediğimiz her fırça darbesi, bu mağaradaki ilk taş çizimin yankısı olabilir mi?

İnsanoğlu mağaranın duvarına ilk resmi çizdiğinde, farkında olmadan bir kapı açtı. O kapıdan yüzyıllar boyunca kimler geçmedi ki… Michelangelo, Rembrandt, Van Gogh, Warhol… Hepsi o karanlıkta bırakılan izi takip etti.
Ve şimdi biz de o izden ilerlemeye hazırlanıyoruz. Bir sonraki adımda tanrıların ve kralların hüküm sürdüğü, taşın anlam kazandığı bir döneme geçeceğiz. Orada sanat artık yalnızca bir ifade değil; bir güç göstergesi olacak.
Sen de bu yolculuğa katılmaya hazır mısın?

Merhaba ben Yasemin TAŞ. Çankırı Karatekin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünü 3. olarak tamamladım. Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesinden formasyon aldım. 6 sene özel bir kurumda Görsel Sanatlar ve Teknoloji Tasarım Öğretmenliği yaptım. Anadolu Üniversitesi Sosyal Hizmet ve Sosyoloji Bölümlerini Tamamladım. MEB onaylı Aile Danışmanlığı Eğitimini tamamladım. Şuan da özel bir kurumda 4 6 yaş grubu öğrencilere rehberlik, velilere ise Aile Danışmanlığı yapmaktayım.  
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.