GİDENLER VE GİTMELER

Benim bir kargam vardı, onunla konuşur, dertleşirdim. Onu beslerdim; ekmekle, cevizle.
O da beni beslerdi; muhabbetle, nasihatle.
Her gün camın kenarına konar, gördüğü şeyleri anlatırdı. Tüm dünyayı gezmiş bir gezgin kadar bilgiliydi. Üstelik çok akıllıydı. Gün boyu ne yaramazlıklar yaptığını anlatırdı.
Beni dinler, bana akıl verirdi.
Bana güler, neşe verirdi.
Canım sıkkınken şarkı söyler, sesi daha çok canımı sıkmasın diye hemen gülümsetirdi beni.
Kendimi bildiğimden beri vardı. Ya da onun varlığından itibaren kendimi bilmiştim.
O benim her şeyimi bilirdi, ben onun her şeyini bilirdim.
Ötüşünü ta uzaklardan tanırdım.
Bir tek benimle konuşurdu, beni bir tek o dinlerdi.
O giderse naparım bilmiyordum. Gitme ihtimalini düşünmemiştim ki hiç.
Onsuz hiç gibiydim. Sanki o varsa ben vardım. Ancak bir gün birimizden birinin gitmek zorunda kalacağını biliyordum elbette. Sadece bu olabildiğince geç olsun istiyordum. Hatta keşke hiç olmasaydı.
Ben gidiyorum, dediğinde önce üzülürüm sanmıştım. Ama hiç üzülesim gelmemişti, çünkü benim kara gözlü kuşum bana her zaman geri dönerdi.
-Bu kez gerçekten gidiyorum, dedi.
-Ama nereye?
-Senin için fark eder mi, diye sordu.
Etmezdi. Gittiğinde nereye gittiği önemli midir gidenin?
-Seni sevdiğim için eder, mutlu olacağın bir yerse, beklerim. Dedim.
-Bekleme, gelmeyeceğim.
-Olsun, belki ben gelirim.
-Sen gelme, yalnızca ben gitmek istiyorum, dedi.
-Nereye gittiğini biliyor musun?
-Senden gittiğimden başka hiçbir şey bilmiyorum.
-Bende seninle gelmek istediğimden başka hiçbir şey bilmiyorum. Dedim.
Kara gözleriyle bana baktı.
-Tamam, gelmen gerekiyorsa gel, ama hemen değil.
-Keşke hemen gelebilsem, dedim.
Başını salladı.
-Benim için biraz daha kal, biraz mutlu ol, anı biriktir, geldiğinde konuşacağımız şeyler olsun. Bende gittiğim yerde mutlu olacağım.
-Bensizken mutlu mu olacaksın?
-Seni bekliyor olmak en büyük mutluluktur bana.
-O zaman ben de seni beklediğim için mutlu olayım değil mi?
-Geleceğim diyorsan ol tabii ki, geleceksin değil mi?
-Senin yanına geleceğim kadar kesin konuşabileceğim başka hiçbir şey yok.
-O zaman ne duruyorsun, mutlu ol, ayrılık olmasa kavuşmanın ne anlamı olur?
-Ben seninle konuşsam beni duyar mısın?
-Duyarsam da cevap veremem.
-Olsun, ben yine de konuşacağım seninle, cevap vermesen de olur. Orada olduğunu bilmek yeter bana.
-Hiçbir kavuşma, ayrılık kadar anlamlı sözler söyletemez insana. Ancak yinede kavuşmaları düşler insan.
Sana bir sır vereyim. İnsan hani yolun sonu ayrılık sanır ya, yolun sonu hep kavuşmalara çıkar. Kavuşacağız, yolun sonunda.
Dedi ve çok uzaklara uçtu. Yanına gidene kadar uçmayı öğrenecek ve uçarak gidecektim gittiği yere.
Elime aldığım kağıda yazmaya başladım unutmamak için, yaşadıklarımı hissettiklerimi.
Ona her detayı anlatmak istiyordum. Ve her yaşadığı şeyi dinlemek istiyordum.
Yeni kuşlarım oldu; bülbül, saksağan, kumru, güvercin… Hepsine ondan bahsettim. Onlar da tanışmak istediklerini söylediler. Ben giderken onları götüremezdim belki ama daha sonra onlar da gelirlerdi.
Yolun sonu hep kavuşmaktır çünkü.