ASYA II

Asya kliniğin merdivenlerinden çıkarken kalbinin nasıl attığını duyuyordu. Hep randevu alıp hep iptal ettiği psikiyatristle nihayet tanışacaktı. Yine de aklı karışıktı. “Polis aramasaydı, cesaret edebilecek miydim acaba? Ya annemin rüyamda söyledikleri. Onu rüyamda görmeseydim belki de gelmezdim. Ah canım annem bu dünyadan gitti ama yine de bana yol göstermeye çalışıyor adeta.” Diye düşünürken birden bir kapının önünde buldu kendini. Beyaz renkli iç açıcı bir kapıydı bu. Kapının sağ tarafında küçük metal bir tabelada doktorun adı yazıyordu.Hafifçe tıklattı ve içeri girdi.
—İyi günler Zehra Hanım! Ben Asya.
—Buyrun, hoş geldiniz! Nihayet tanışabildik Asya Hanım. Sizi çok merak ediyordum doğrusu.
—Hoş bulduk!
Asya açık yeşil renkli deri koltuklardan birine tedirgin bir şekilde oturdu. Bunun farkında olan Zehra hanım onu biraz olsun rahatlatmak için bir bardak su ikram etti. Sudan bir yudum alan Asya konuşmaya devam etti:
—Açıkçası ancak cesaret edebildim desem, konuşunca beni anlayacağınızı ümit ediyorum. Buraya gelmek benim için kolay olmadı.
—Gelmenize sevindim. Nasılsınız? Bu kadar zaman hep iptal ettiğiniz için merak ve endişe duyguları arasında kaldım doğrusu.
—Teşekkür ederim ilginiz için. Ben sürekli iptal edince merak etmeniz normal. Aslında profesyonel bir yardım almam gerektiğini yeni anladım. Hastalığımı biliyorum. İnternetten de araştırdım ama fark ettim ki kendim bu durumla başa çıkamayacağım. Şey, polisle başımın derde girme ihtimali var. Dün akşam polis aradı, sıkıntılı bir geceydi, çok az uyudum. Rahmetli annemi de gördüm rüyamda. Ona da söz verdim tedavi olacağıma dair. Bütün bunların benim için bir işaret olduğunu düşündüm. İşte kendimi burada buldum. Ne olur bana yardım edin Zehra Hanım! Çok zor durumdayım,hiç iyi değilim.
—Tamam, sakin olun Asya Hanım! Beraberce üstesinden geliriz.
Öncelikle rahatsızlığınız nedir? Bunu doğru tespit etmemiz önemli. Elimden gelen her şeyi yapacağım, yardım edeceğim size.
Asya,ellerini birbirine kenetlemiş eğip büküyordu. Bu durum Zehra Hanım’ın gözünden kaçmamıştı. Belli ki ciddi bir stres altındaydı. Gözleri sağa sola kayıyor, bir yandan da dudağını ısırıyordu. Onun bu halini anlayan Zehra Hanım, Asya’yı rahatlatmaya çalıştı.
—Asya Hanım, rahat olun lütfen. Ben size yardımcı olmak için buradayım. Rahatsızlığınız nedir?
—Ben kleptomani hastasıyım maalesef. Çok utanıyorum ama durum bu. Kendi kendime yapmamaya karar veriyorum ama kendimi alıkoyamıyorum. Yaptıktan sonra büyük pişmanlık duyuyorum. Firuze renkli bir şey görünce onu alma ihtiyacı hissediyorum, alınca o an mutlu oluyorum. Sonrası pişmanlık… En son küpe çaldım. Sanırım bu defa şikayet eden birileri oldu. Polisle de başım derde girerse ne yaparım! Belki biliyorsunuzdur ben bir yazarım aynı zamanda. Okurlarım bunu duyarsa olacakları düşünmek istemiyorum. Buraya gelme konusunda kararsız kalmamın en büyük sebebi de buydu aslında. Ya duyulursa… Çok çaresizim.
—Merak etmeyin, bu tedavisi olan bir rahatsızlık. Öncelikle ne zamandan beri bu durum var? Buna sebep olan bir olay olmalı?
—Annemin vefatından beri bu durumdayım. Sebebine gelince; kardeşim Hamza doğduğu zaman, babam anneme firuze renkli küpeler almıştı. Babamın ilk defa anneme hediye aldığını görmüştüm. Annemi hiç o kadar mutlu görmedim hayatımda. O ne zaman üzülse firuze küpelerini aldığı günü hatırlatırdım ona. Mutlu da olurdu, gözlerinin içi gülerdi annemin. Vefatından sonra annemi hep o günkü haliyle hatırlamak istedim. Gülen gözleri ve firuze küpeleri. Firuze renkli bir şey görünce o güne gidiyorum. Onu alınca sanki annemin mutlu olduğu o anı yaşıyorum. Bundan alamıyorum kendimi. İşte en son çaldığım firuze küpeler de tıpkı annemin küpeleri gibiydi. Onları o dükkanda bırakamazdım. Annemindi onlar, gizlice alıverdim. Sonrası büyük bir pişmanlık ve korku tabi. Anlıyorsunuz beni değil mi? Bu konuda beni anlayabilecek kimse yok sizden başka. Hiç kimseyle de paylaşamıyorum bu durumu, çok çaresiz hissediyorum kendimi.
—Tabi ki anlıyorum Asya Hanım. Bu durumda olan çok danışanımız var. Dediğim gibi tedavisi olan bir durum. Öncelikle size bazı testler yapacağım. Psikolog arkadaşlarımız da var. Sizi onlardan birine yönlendireceğim. İlaç kullanmaya gerek kalmadan psikoterapi yöntemiyle bu durumdan kurtulacağınızı ümit ediyorum. Düzenli olarak görüşmelere gelmeniz çok önemli Asya Hanım. Bugün emniyete de beraber gidelim. Ben durumun hassasiyetini ifade ederim. Sonra da tedaviye başlayalım.
—Çok teşekkür ederim Zehra Hanım. Minnettarım size.
Beraberce ifade vermeye gittiler. Asya’nın içi şimdiden huzur doluydu. Düzenli olarak psikoterapi görmeye başladı. Tedavi gördükçe içindeki sıkıntılar ferahlığa dönüşüyordu. Zaman böylece akıp gitti.
Bu arada beşinci kitabı olan ‘Mardin Geceleri’ de yayınlanmıştı. Düşündüğü gibi çok okunanlar listesine girmeyi başarmıştı. Hayatında her şey yoluna girmişti. Altıncı kitabını bile yazmaya başlamıştı. ‘Bir Kurtuluşun Hikayesi’ olacaktı ismi. Yaşadıklarını yazmaya karar vermişti. Belki yaşadıklarımla insanlara faydalı olurum, benim gibi zorlukların içinden geçen insanlara yalnız olmadıklarını hissettiririm diye düşünüyordu. Bir zamanlar insanlar duyar diye korktuğu hastalığını da anlatmak istiyordu. “Bunun için öncelikle Mardin’e gitmeliyim. Hayatımın başladığı şehre. Yazar olmaya karar verdiğim şehre. Annemi ziyaret etmeliyim. O benim hayat hikayemin kahramanı.Peki ya babam. Onunla karşılaşmaya hazır mıyım? Ablalarım gibi onun sözünü dinlemedim diye hâlâ kızgın mıdır bana? Benim neler yaptığımı takip ediyor mudur? Beni affetmiş midir acaba? Gerçi Emine ablam ‘biraz daha yumuşadı gibi’ diyordu. Hatta geçenlerde beni sormuş. Neyle karşılaşırım bilmiyorum ama gitmeliyim, artık bundan kaçmayacağım. Üstelik Mardin’i, kardeşlerimi, herkesi çok özledim.”
Aklındaki tüm bu düşünceler tam bir kararlılıkla son buldu. Bilgisayarını açtı. En yakın tarihe Mardin’e bilet aldı.