Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Afyon 7°C
Az Bulutlu
Afyon
7°C
Az Bulutlu
Cum 10°C
Cts 10°C
Paz 6°C
Pts 3°C

YUSUF-II

YUSUF-II
28 Ocak 2025 20:55
66
A+
A-

Sessizliği bozan Yusuf oldu.  

-Ahmet, Ali, Baran, Zehra, Fatma  

Kardeşleri kendisi o kadar tanıdık bir o kadar da yabancıydı ve hiç tanımadığı yengeleri ve yeğenleri vardı. Hepsiyle tek tek tanıtı. Gözü evde olan o eksiği arıyordu. Sormaya bir türlü yeltenemedi ama merakla bakıyordu etrafına. Kardeşi Zehra: 

-Abi… 

-Efendim… 

 Sonunda birisi konuşmaya cesaret edebilmişti. Annesi daha da sıkı tuttu elini.  

-Abi, babamı 2 sene önce kaybettik. 

Dili dönmedi, aslında daha girmeden tahmin etmiş, içine bir kuşku düşmüştü ama duymak çok daha baka bir acıydı. Hiçbir ey söyleyemedi, sanki dilini bıçak kesmişti. Yutkundu yutkundu yutkundu… 

Annesinin elini daha da sıkı tutuyordu, herkes yeniden gözyaşlarına boğuldu, kimseden ses çıkmıyor sadece ağlaşıyorlardı. Küçük yeğenler odanın ortasına oturmuşneyin ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. En büyükleri olan Melek heyecanlı ve meraklı bakılarını artık gizleyemedi ve sordu: 

-Baba, bu amca kim? 

-Meleğim bu Yusuf amcan Almanya’da yaşayan amcanız, hani ben sana hep anlattım, bize hep fotoğraf gönderdi ya ite o amcanız geldi.  

-Hoş geldin Yusuf amca, diyerek elini öptü. 

-Demek o bilim insanı olmak isteyen meraklı Melek sensin ha! Diyerek sarıldı ve yanaklarından öptü. 

Sırasıyla yeğenleri geldi ve tek tek elini öptüler hepsine sarıldı, fotoğraflardan hatırladığı kadarı ile hepsini tanımaya çalıştı. Melek hemen dizinin dibine oturdu ve başladı meraklı sorularını sormaya: 

-Amca neden orada hapse girdin, neden hiç yanımıza gelmedin? 

Babası: 

-Kızım amcan yol yorgunu, konuşmak için daha çok vaktiniz olacak. Bugün rahat bırakalım olur mu? 

-Dur Ahmet dur! Bir an önce konuşup bu yükü atmak istiyorum omzumdan, dedi ve anlatmaya başladı. 

“Yağmurlu bir gündü, orada tek olduğum için hep mesailere kalıyordum. Almanya’ya geleli daha 3 ay kadar olmuştu, henüz dillerini çok bilmiyordum, anlaşabildiğime şükrediyordum. İşten çıktım evime doğru gidiyordum. Hemen önünden geçtiğim sokakta bir bağrışma duydum, insanlık namına yanlarına gittim. İki adam, birinin elinde bıçak ile diğerinin üzerine saldırdı. Hemen yanına gittim ve bıçağı tuttum daha fazla zarar vermesin diye. Tabi her şey için çok geçti. Polis arabasının siren sesleri kulağımda çınlıyordu ve beni sorgusuz sualsiz bir şekilde şiddet uygulayarak kelepçeyi vurdular elime. Kendimi ne anlatabildim ne de açıklayabildim. Bıçaklanan adamın durumu netleşene kadar nezarethane de tuttular beni, haber de çok gecikmedi zaten pislik herifler adamı zaten dövmekten öldürmüşler bıçak son darbeleri olmuş. Ölmesin diye yardım ettiğim adamın katili oldum. Velhasıl olaylar böyle cereyan etti, zaten detayları da biliyorsunuz. 28 sene ömrümden boş yere çalındı. Yerin dibine batsın bu dünyanın parası da pulu da. Aç kaldınız mı hiç? Ne diye gittim? Benimde karnım elbet doyardı. Sırtım pek olur ailemle yaşardım. Allah’ım isyan etmiyorum, bilakis dua ediyorum hidayetini ve imtihanını eksik etme üzerimizden.” 

Annesi: 

-Kalk uyu hadi dinlen artık. Annesi ile kalktılar kız kardeşlerinin çoktan serdikleri döşeğin odasına gittiler. Önce bir duşa girdi. Sonrasında hemen uzandı yatağına, o kadar yorgunluğa o kadar hasrete rağmen gözünü kırpamıyordu. Aklından çıkmayan bir kişi vardı, merakından çatlayacaktı. Dayanamadı ve hemen odanın bir köşesine attığı bavuldan temiz kıyafetler giydi ve kendini attı dışarı. Artık ne yol biliyordu ne de iz… 48 yaşına gelen bu adam nereden tanıyacaktı 28 sene önceki insanları. Sokakta ayağına takılan bir taşı sürükleye sürükleye gidiyordu. Köşeyi döndü ve bir çocuk çarptı kendisine, başını okşadı ve adını sanını sormaya başladı. Çocuk anneannesine geldiğini söyleyip yabancılarla konuşmaması gerektiğini söylemişti. Yusuf çocuğun başını okşadı ve gitti. “Acaba hangi evin torunuydu, keşke sorsaydım.” dedi içinden ve yoluna devam etti ama kalbi çarpmaya başlamış nefes alamıyordu. Merakı şimdi içini kemiriyordu, arkasını döndü ve bağırdı  

-Delikanlı, baksana hangi evde oturuyor anneannen? 

İçinde coşan fırtınaları, içindeki çığlıklarıyla dindirmeye çalışan bir yazar...
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.