Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Afyon 20°C
Hafif Yağmurlu
Afyon
20°C
Hafif Yağmurlu
Çar 15°C
Per 16°C
Cum 14°C
Cts 16°C

YUSUF-IV

YUSUF-IV
25 Mart 2025 14:06
63
A+
A-

Nihayet sabah olmuştu, kahvaltıyı yaptılar ve parka serinliğin gelmesini beklediler. Yusuf evdekileri izliyor tanıdığı yabancıları tanımaya çalışıyordu. Nihayet Meleğin beklediği an gelmişti ikindi namazları kılındı ve dışarıya çıkıldı. Melek amcasının elinden tutmuş çekiştiriyordu.

-Amca hadi! Arkadaşlarım ile buluşacağımız saati kaçıracağım. Çalışkan insanlar dakik olurlar.

– Bak sen küçük bilim insanı, büyümüşte neler öğrenmiş. Dur o zaman hızlanalım.

– Evet amca, hadi daha hızlı.

Yusuf adımlarını büyütmüş Melek yanında koşuyordu sonunda vardılar. Melek hemen Yusuf’un köşe başında gördüğü çocuğun yanına koştu.

-Merhaba Yusuf, bak dediğin saatte geldim, diyerek saatini gösterdi.

Yusuf’un başından aşağı kaynar sular dökülmüştü. “Demek adı Yusuf’tu, demek unutmadı, aklının köşesinde hep ben vardım” diye geçirdi içinden. Hemen şok etkisinden çıkarak Meleğin önünde diz çöktü:

-Amcacığım şu bankta seni izleyeceğim tamam mı? Diyerek bir bank gösterdi.

-Amca önce arkadaşımla tanış, onun adı da Yusuf, Yusuf bak bu benim amcam onun adı da Yusuf. Diye sevinçle Yusufları tanıştırdı. Yusuf, küçük Yusuf’a dönerek:

-Memnun oldum delikanlı sanki ufacık tanışmıştık seninle.

-Evet efendim, hoş geldiniz.

Yusuf hayretle bu miniklerin diksiyonunu dinliyor, hayranlıkla hareketlerini izliyordu, tamamen kusursuz yetiştirilmişlerdi. Tokalaştılar ve Yusuf bir banka oturdu, Melek ve Yusuf’u izliyordu. Küçük Yusuf, Meleği sallıyordu Melek “daha hızlı, daha hızlı” diyerek kahkahalarla çığlık atıyordu. Aklına erik ağacında Esma’ya salıncak kurup salladığı anlar geliyordu. Yanına kucağında bir kız bebeği ile bir kadın oturdu.

-Gelmişsin…

Yusuf aniden döndü ve kadına baktı, değişmişti ama hala o dupduru güzelliği, kehribar gözlerinin cazibesi yerli yerindeydi. O yanağındaki hafif gamzesi burun ucunun hizasında sol yanağındaki o ben hala yerli yerindeydi bembeyaz saf teni baş döndürücü güzellikteydi.  Kirpikleri bu kadar uzun muydu yoksa uzamış mıydı ayırt edememişti ama gözleri yeşile çalar vaziyette yaşlı yaşlı bakıyordu.

-Geldim…

İkisi de birbirine bakıyordu, diller susuyordu ama gözler birbirine bakarak konuşuyordu. Esma, oğlunu göstererek:

-Oğlum Yusuf. Dedi

-Biliyorum, tanıştık.

Sustular ve birbirlerini izlediler. Bu defa sessizliği Yusuf bozdu.

-Neden mektuplarıma cevap vermedin? Yıllarca sana mektup yazdım ama hiç göndermedin sonra bende ümidimi kestim.

-Veremedim. Yazdım ama hiçbiri sana ulaşmadı, babam hepsine mâni oldu. Hepsi işte bu kutuda, diyerek gizlice bir kutu verdi.

Yusuf orada hüngür hüngür ağlayıp Esma’ya sarılmamak için zor duruyordu.

-Okuyacağım ama anlaşılan hiçbir şey değişmeyecek.

-Ne yazık ki lakin bilmeni isterim ki hiçbir şeyi isteyerek yapmadım Yusuf. Ciğerimdeki yangın asla sönmedi ve sönmeyecek de bunu unutma. Aklındaki ile yaşar, yanındaki ile ölürsün. Sen benim aklımda kal Yusuf hiç ölme, ruhumla birlikte ol hep, beden çürür ruh çürümez, çürütme kendini, ben seni çürütmeyeceğim ilk tazelikte kalacaksın hep. Ruhumla doğdun, ruhumla da öleceksin. Erik ağacında Esma’sını sallayan Yusuf olarak kalacaksın hep unutma olur mu?

İkisi de gözyaşını tutamamış ağlıyordu.

-Hiç çıkmadın aklımdan Esma, ölene kadar kalacaksın sanırım benimle.

Cebinden cüzdanını çıkardı. İçinden iki vesikalık çıktı. Biri küçük Esma diğeri alımlı bir genç kız olan Esma idi. Esma aniden kalktı, eve gitmek için oğlu Yusuf’u çağırdı. Yusuf ve Melek el ele tutuşarak geldiler. Esma son kez dönüp sevdası Yusuf’a baktı. Biri çocuğunun diğeri yeğenin ellerinden tutup ayrıldı parktan. Biri sağa diğeri sola döndü. Ne Esma sevdası kadar kara olan Yusuf’a dönebildi ne de Yusuf kehribar gözlüsüne… Yıllar geçmişti, yıllar aşktan çalmıştı, sevdadan çalmıştı, derde dert eklemiş, hasrete hasret eklemişti de vuslat getirmemişti. Bir aşk hikayesi de acı ve ızdırapla bitti. Esma’nın da dediği gibi yan yana değil akıllarında yaşlanıp ruhlarına kavuşacaklardı.

Yusuf elindeki kutuya baka baka durdu erik ağacının önünde. “Her şey erik ağacının önünde başlamıştı, erik ağacının önünde bitmeliydi.” Ağacın önüne diz çöktü ve mektupları okumaya başladı. Hepsinde gözyaşları vardı nihayet son mektuba gelmişti, gerçekten son mektuptu. Esma daha gelmeden önce yazdığını söylemişti mektupta ve bir de saçından bir tutam vardı. Mektup şöyle bitiyordu:

“Unutmadım, unutamadım beni affet canımın çiçeği. Beni unutma, ruhum ruhuna emanet.”

Son…

Sevginizi, ruhlarda yaşayacak insanlara emanet etmeniz temennisi ile…

İçinde coşan fırtınaları, içindeki çığlıklarıyla dindirmeye çalışan bir yazar...
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.