KAVUŞMALAR VE VEDALAR
Bir gemideyim bu akşam. Deniz sakin, ama gemi hafifçe sallanıyor. Dalgaların usulca gövdeye çarpışı, geminin içindeki derin sessizlikle birleşiyor. Karşılıklı oturduğumuz koltuklarda herkesten gözlerimi kaçırıyorum. İnsanların yüzlerine bakmaktan çekiniyorum; ya içimdeki hüznü fark ederlerse? Yüzüme istemsizce bir ciddiyet oturuyor. Göz göze gelirsem ya onların gözlerindeki hüznü hissedersem? Bu düşünceyle boğuşurken kulaklıklarıma uzanıyorum, ellerim hafifçe titreyerek. Taktığımda sadece bir şey söylemek istiyorum: “Konuşmak istemiyorum.” Ama bu, aynı zamanda dış dünyanın seslerini susturmak için. Kulağımda yankılanan bir melodi, dalgaların ezgisine karışıyor.
Gözlerim camdan dışarı kayıyor. İstanbul’un akşamı… Şehir ışıkları, karanlık suyun üzerinde kırılmış yıldızlar gibi titreşiyor. Uzaklarda, bir martı süzülerek geçiyor; belki bir vapuru takip ediyor. Şehir susmuyor; bu mesafeden sessizlikle doluyor gibi. Sokakların, iskelelerin yankısını yalnızca hayal edebiliyorum.
Bir düşünce sarıyor zihnimi. Bu kadar insan ne sebeple bindi bu gemiye? Yolculukları nereye varacak? Yüzlerine bakmadan bile hissedebiliyorum: Hepimiz aynı geminin insanlarıyız, ama farklı limanların yolcularıyız. Benim yolculuğum kavuşmayla bitecek; iskelede bekleyenim var. Bu kesinliği bilmek bile içimde bir sıcaklık yayıyor. Ya diğerleri? Onların bekleyeni var mı? Yoksa bu yolculuk bir ayrılığın başlangıcı mı? İnsan, bekleyeninin olduğunu bildiğinde tüm yorgunluğunu unutur, tüm dertlerini geride bırakır.
Sonra başka bir gemi geliyor aklıma: veda gemisi. O gemide bekleyen olmaz. Varacağın liman, yalnızca yeni yolların başlangıcıdır. Cam kenarında oturan biri olarak kendimi hayal ediyorum: önümde belirsiz bir ufuk, elimde geride bıraktığım hayata dair birkaç kalıntı… Veda gemisinin sesi bile farklı gelir insana. Daha ağır, daha içe işleyen bir melodiyle doludur. Düşünüyorum bazen: Veda gemisi yola çıkmasaydı, kavuşma gemisi olabilir miydi hiç?
Dalgaların şarkısı kulağımdaki melodiyi sarıyor. Gözlerimde saklamaya çalıştığım bir hüzün var; ama saklayabildiğimden emin değilim. Kafamın içinde yankılanan düşünceler, gemideki yabancıların sessiz mırıltılarına karışıyor. Camdaki yansımama takılıyor gözlerim: İstanbul’un ışıklarıyla boyanmış, dalgalardan gelen bir yansıma… O yüz, yalnızca bana ait değil. O yüz, geçmişime, geleceğime ve içimde taşıdığım tüm hikayelere dokunuyor.