HATA VE GÜNAH
Tanıdığım biri acıya yatkın olduğumu söylerdi hep.
Bir şeylerin yolunda gitmesi pek sık rastladığım bir şey değildi. “İyi şeyler masallarda olur,” dediğimde karamsar olmakla suçlamıştı beni bu sefer. Acıdan beslenen bir tanrıça olmalıydım. Her hata bir günah puanı etmeliydi. Eğer böyle bir varlık dünyada hüküm sürseydi evrenin hâkimi olurdu.
Sizce tüm hata ve günahlar affedilebilir mi? Korkarım böyle bir şey mümkün değil. Liyana ve Leon’un hikâyesi de öyle. Bazı hatalar affedilir fakat Leon’un yaptığı hata affedilemezdi.
Liyana, orta yaşlı bir kadındı. Zamanının çoğunu örgü örerek ya da bahçesindeki hayvanları besleyerek geçirirdi. Birkaç kedisi ve tavukları vardı. Liyana küçük bir kasabada yaşıyordu. Evinin alt katında küçük bir dükkânı vardı. Örgü yumakları, boncuklar ve eşarplar satıyordu. Pek sık yeni müşterileri olmazdı. Daha çok komşu çevreden tanıdık yüzler olurdu.
Öğle vakti dükkânın verandasında oturmuş örgü örerken tıpkı onun yaşlarında bir adam çıkageldi. Liyana, bu gizemli adamdan oldukça etkilenmişti. Otuzlarının sonlarında görünüyordu ve saçları hâlâ çok gürdü. Hafif uzun saçlı, kumral bir adamdı. Adam, kadının ona olan ilgisini fark ettiğinde kur yapmayı da ihmal etmemişti. Böyle genç bir adamın bekâr olmasına şaşırmıştı. Ona kur yaptığına göre ‘Bekâr olmalı?’ diye düşündü kadın.
Adam, dükkândan sadece birkaç yumak ip aldı ve gitmeden önce adının Leon olduğunu söyledi. Kadın bu ismi birkaç kez zihninde tekrar etti. Uzun zamandır kalbinin kapılarını kapatmış ama birinin onu açması için de can atıyordu Liyana. O günden sonra adam sık sık dükkana uğramaya ve Liyana’yla sohbet etmeye başladı. Her seferinde de birkaç yumak ip alıp gidiyordu.
Bir gün Liyana, Leon’a bu kadar çok iple ne yaptığını sordu. Adam utana sıkıla ona güldü. Sadece onunla sohbet etmek için geldiğini fakat bunu belli etmemek için her seferinde dükkandan bir şeyler alıp gittiğini söyledi. Liyana duydukları karşısında oldukça utanmıştı.
Günler böyle geçerken adam yine dükkâna geldi. Kadın bu sefer onu boş göndermemeye niyetliydi. Akşam için sözleştiler ve kadın ona elleriyle çok güzel bir masa hazırladı. En iyi pişirebildiği yemekleri yaptı. Bahçeyi ışıklarla süsledi ve en güzel giysilerini giydi.
Liyana, o akşam Leon’u sabaha kadar bekledi ama Leon gelmedi. Kadın buna epey içerlemişti. Önceleri başına bir şey gelmiş olabileceğini düşünüp endişelendi ama sonra büyük bir hayal kırıklığı, tüm bedenini kapladı. Liyana o gece yaşamını sorguladı. Sevilmeyi hak etmediğini düşündü. Tanıdığı bütün adamların ona yaptıkları kötü şeyleri hatırladı.
Kadın o gece hiç uyumadı. Bu kadar kolay kapılmış olması da komikti aslında. Tek bir güzel söze ihtiyacı varmış gibi bir de süslenmişti onun için. Kadın kendini aptal gibi hissetti. Yüzündeki makyajı ağlayarak sildi, giysileri yırtarcasına çıkardı. Bütün gece başında beklediği masayı toplayıp her şeyi çöpe attı. Kararlıydı, onu gördüğünde sağlam bir tokat atacaktı.
Liyana, o adamı bir daha hiç görmedi. İçindeki öfke durmak bilmedi. Öfkesi zamanla hüzüne yol açtı. Neredeyse meraktan ölecekti. Aradan zaman geçti ve hakkında çok şey duydu. Meğer, Leon aslında evliymiş. Karısı o kadar hastaymış ki ona bakmaktan çok sıkılmış. Sürekli evden çıkıp gidiyor ve uzun süre dönmüyormuş. Bir akşam adam eve geldiğinde karısının cansız bedenini ve onun yanında ise bir mektup bulmuş. Karısı, Leon evden gidip uzun süre dönmediği zamanlarda ne kadar üzgün olduğundan bahsetmiş. Onu artık sevmediğini ve başka birini bulduğunu düşünmüş. Hastalığı onun canını ne kadar acıtsa da onun dayanamadığı tek şey, kocasının ilgisizliğiymiş. Karısının ölümüne hastalığı değil de kocasının ilgisizliği sebep olmuş. Büyük yün şişlerinden birini boynuna saplayarak acı içinde ölmüş kadın.
Liyana’nın kalbinde bir acı oluşmuştu. Aldatılmış olmasından mı, yoksa ölen kadının hüznünden mi bilmiyordu. Bildiği tek şey, o kadının neler hissettiğini anlıyor oluşuydu. Leon bir değil, birden fazla hata yapmıştı. Belki birçoğu günahtı. Liyana onu affedebilirdi belki ama karısı asla affetmeyecekti.
Her günahın bir bedeli olduğuna inanıyorum. Kimileri küçük yaşamında bu karmanın esiri olurken kimileri ise Tanrı’nın huzurunda hesap veriyordu günahlarına. Günahlarımdan arınabilmeyi dilediğim kadar affedilmeyi de diledim. Affetmeyi diledim. İçimde büyüyen öfkeyi yok etmeyi ve tüm o anıları silebilmeyi diledim. Hatalarımı ve günahlarımı kabullendim, ben olmayı diledim.
Hatalar acılara gebe kaldıkça günahlar da insani duygulardan beslenir. Affedilmekse tüm bunları kabullenip yüzleşmekle başlar… Hikâyeyi okurken bu düşüncelere kapıldım, güzel ve anlamlı. Kaleminize sağlık.
Ne mutlu bana. Çok teşekkür ederim.