Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Afyon 16°C
Çok Bulutlu
Afyon
16°C
Çok Bulutlu
Sal 16°C
Çar 19°C
Per 19°C
Cum 19°C

ESAS HİKÂYE 4

ESAS HİKÂYE 4
30 Temmuz 2025 15:42
223
A+
A-

Kalk! Kalk dedim sana! Uyan!”

— Of, ne oluyor ya? Sen kimsin? Sabah sabah ne bağırıyorsun? Daha gözlerimi açamadım. Anna! Sensin değil mi? Sesinden tanıdım sensin. Nereye kayboldun. Beni uyandırıp kaçtın yine değil mi? Saat daha 7.30 olmuş. Ayrıca bugün cumartesi yani okullar tatil. Bu saatte uyanıp ne yapacağım ben. Artık çizgiyi aştın sen. Sabrım kalmadı. Bu sefer seni kesinlikle hem anneme hem babama şikayet edeceğim. Görürsün sen.

Hemen yataktan kalkıp odamdan çıktım. Henüz kimse uyanmamış. Şimdi şikayet etmek için anne ve babamı uyandırırsam bana kızarlar. Çünkü bugün cumartesi ve onların da uyumaya ihtiyacı var. Neyse ben en iyisi mutfağa gideyim. Kahvaltı hazırlamaya çalışayım. Hem uyanınca benim kahvaltı hazırladığımı gördüklerinde çok mutlu olurlar. Henüz yemek yapmayı bilmiyorum ama belki internetten video izleyerek yapabilirim.

Bir buçuk saat sonunda kahvaltı için bir şeyler ortaya çıkardım. Gidip anne ve babamı uyandırayım. Onlar mutlu mutlu kahvaltılarını yaparken ben de Anna’yı şikayet edebilirim. O zaman bana kızmazlar.

Yatak odalarının önüne geldim ve kapıyı tıklattım. “Anne, Baba! Hadi uyanın. Sizin için kahvaltı hazırladım. Soğumadan beraber yiyelim.” İçerden şaşırma ve mutluluk karışımı sesler gelmeye başladı. Sanırım onları mutlu uyandırmayı başardım. Derken annem seslendi:

— Ah, canım kızım. Hemen geliyoruz. Sen masaya geç bizi bekle.

Annemin isteğini geri çevirmeyeceğim ve mutfağa gidip onları bekleyeceğim. Tam giderken annemin fısıltıyla babama bir şeyler dediğini duyuyorum ama o kadar sessiz konuşuyor ki hiçbir şey anlayamıyorum. Neyse deyip mutfağa gidiyorum. Beklerken aklıma kalbimin acısı geliyor. Artık adını bile anmanın canımı acıttığı sevgilim. Oysa ben sana da kahvaltı hazırlama hayalleri kuruyordum. Bu sofrada senin de yerin vardı. Okul bittikten sonra evlenecektik. Ben yemek yapmayı öğrenecektim. Şimdi hiçbir şeyde hevesim kalmadı.

Ben düşüncelere dalmışken babam mutfağa geliyor. Yüzünde garip bir ifade var. Anlam veremiyorum ama üstünde de durmuyorum. Derken babam konuşmaya başlıyor.

—Canım kızım, Çiçek’im. Sen bize kahvaltı hazırladın ha? Çok mutlu olduk. Normalde bizden sonra uyanırdın. Üstelik bugün hafta sonu. Hafta sonu uzun uyumak için bizimle kavga ediyordun. Bugün ne oldu acaba? Kızımı mutlu eden bir şey mi oldu? Anlatmak ister misin?

İşte tam sırası. Beklediğim fırsat geldi. Şimdi söylemeliyim Anna’nın beni ne kadar rahatsız ettiğini. Cesaretimi toplayıp anlatmaya başlıyorum.

—Babacım. Anna yani Toprak. Benden sakladığınız ikiz kardeşim. Sizin bana onun varlığını söylediğinizden beri beni rahat bırakmıyor. İşin kötüsü sizin haberiniz bile yok. Çünkü siz yokken geliyor. Bazen ben tek başıma yemek yerken gelip sofraya oturuyor ve benim yemeğimden yiyor. Sonra saçma sapan şeyler sorup ruhumu daraltıyor. İzinsiz şekilde odama giriyor, eşyalarımı karıştırıyor. Ve bugün bu sabah, gelip başımda bağırdı ve beni uyandırdı. Ben gözümü açana kadar da kaçıp gitmiş. Yakalasaydım ben ona yapacağımı biliyordum. Tamam, biliyorum o sizin kızınız. O yüzden ona kızmak istemezsiniz ama ben onu kardeşim gibi göremiyorum. Bu kadar yıldır tek çocuk olarak yaşadım. Bir kardeşim olduğunu hatta bir ikizim olduğunu bilmiyordum. Bu duruma alışmak zor geliyor. Lütfen bana kızmayın. Ben onu bu evde görmek istemiyorum. Madem bu yaşına kadar başka bir ailenin yanında büyümüş şimdi de orada kalmaya devam etsin.

Sözlerim bittiğinde babam donup kalmıştı. Biliyorum onu üzdüm. Çünkü kardeşimi sevmemi isterdi. Ama sevmiyorum ne yapayım. Neyse babamı biraz sakinleştirmeliyim sanırım. Çünkü hiç iyi görünmüyor.

— Babacım. Tamam özür dilerim. Lütfen bir şey söyler misin?

—Kı-kızım, sen… Bütün bunları rüyanda görmüş olabilir misin? Bir saniye hemen anneni çağıracağım. Aslı…Aslı! Hemen gelebilir misin?

— Geldim hayatım ne oldu? Ayhan? Hayatım iyi misin? Bembeyaz olmuşsun.

—Aslı, Çiçek az önce bana Toprak’la ilgili bir şeyler söyledi. Haberin var mı?

Olanları hayretle izliyordum. Neye bu kadar şaşırdılar anlamıyorum. Sanki hortlak görmüş gibiler. Annem de donup kaldı. Babam cevap bekliyor. Annem:

— Evet, yani geçen gün bana bir şeyler anlattı. Ben ne yapacağımı bilemedim. Az önce odada sana anlatmak istediğim de buydu. Sen bana inanmayıp güldün ama bak işler sandığımdan da fena duruyor. Bu konuyu sonra konuşalım. Bak Çiçek ne güzel şeyler hazırlamış. Hadi yiyelim sonra biz ikimiz konuşuruz.

Annem konuştuktan sonra kimseden çıt çıkmadı. Hayır anlamıyorum. Ne özelliği var bu Anna- yani Toprak’ın. Neden onu koruyorlar. Ben sanmıştım ki beni haklı bulurlar ve ona kızarlar. Şunlara bak. Hiç umurlarında değil.

Tüm günü moralim bozuk olarak geçirdim. İşin garibi Anna bugün bir daha gelmedi. Acaba bana söylemeden Anna’yı uyarmış olabilirler mi? Belki de ona bakan ailesine söylemişlerdir. Onlar da Anna’nın buraya gelmesine izin vermemiştir. Umarım öyledir. Bir günü daha acıyan ruhumla, beni anlamayan insanlarla geçirdim. Ama bir kazancım var. Bütün derslerime çalıştım. Yarını dinlenerek ya da dışarıda dolaşarak geçirebilirim. Kişisel defterime birkaç satır bırakıp uyuyacağım.

      Soldurulan çiçekler, bir daha açar mı?
      Kalp küsünce bir daha atar mı?
      Soldurdular beni, biraz da küstürdüler,
      Şimdi bu ruh mutluluğa aşina mı?

Acıyorsa içim, bilmiyorsa kimse… Ne yapmalı insan? Annesi bile anlamıyorsa, tanımıyorsa… Herkesi var ama kimsesi yoksa… Çocukluğunu bir yasın ardında yaşadıysa ya da hiç çocuk olmadıysa? Kim anlardı onu, kim tutardı elinden?

Artık gözlerim kapanıyor ve kendimi rüyalar alemine doğru bırakıyorum.

Edebiyata benim de küçük bir katkım olsun dileğiyle çıktığım bu yolda büyüyüp gelişerek ilerlemeyi hedef edinmiş bir kimseyim.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.