RÜYAMDA CUMHURİYET
 
			Bir gece gökyüzü çok sakindi. Yıldızlar sanki bana göz kırpıyordu. Ben yatağımda battaniyeme sarılmıştım. Dışarıdan rüzgârın sesi hafifçe duyuluyordu. Gözlerim kapanırken içimden “Keşke Atatürk’ü bir kez görebilsem,” dedim.
Sonra birden kendimi bambaşka bir yerde buldum.
Etrafıma baktım, her şey çok farklıydı. Sokaklarda fesli amcalar, başörtülü teyzeler vardı. Herkes bir yerlere koşuyordu. Evlerin pencerelerinde bayraklar asılıydı. İnsanlar sevinçle bağırıyordu:
“Yaşasın milletimiz!”
“Yaşasın Cumhuriyet!”
Bir grup çocuk da ellerinde bayraklarla koşuyordu. Ben de onlara katıldım. Kalbim heyecandan hızlı hızlı atıyordu. Bir çocuk bana,
“Bugün büyük gün! Atatürk Cumhuriyeti ilan edecekmiş!” dedi.
Cumhuriyet… O kelimeyi duymuştum ama o an içimde başka türlü hissettim. Gerçekten çok önemli bir şeydi bu.
Sonra kalabalığın gittiği yere yürüdüm. Büyük bir binanın önünde toplanmışlardı. Meğer burası Ankara’daki Meclis binasıymış! Kapıdan askerler, memurlar giriyordu. Herkes çok ciddi görünüyordu.
Birden içeriden bir ses yükseldi:
“Efendiler! Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz!”
O sesi duyunca kalbim yerinden fırlayacak gibi oldu. Konuşan Mustafa Kemal Paşa’ydı! Onu ilk defa görüyordum. Gözleri kararlı, yüzü aydınlıktı.
Bir süre sonra dışarı çıktı. İnsanlar alkışladı, askerler selam durdu, kadınlar dua etti. Ben de kalabalığın arasından geçip ona yaklaşmaya çalıştım. O anda beni fark etti. Göz göze geldik.
Yanıma geldi, elini omzuma koydu.
“Adın ne küçük?” diye sordu.
“Çınar,” dedim heyecanla.
“Peki Çınar, sen büyüyünce ne olmak istersin?”
Biraz düşündüm. Sonra dedim ki:
“Bilim insanı olmak isterim Paşam! Yeni şeyler bulmak, ülkemizi ilerletmek isterim.”
Atatürk gülümsedi.
“Ne güzel söyledin Çınar,” dedi. “Bilimle uğraşan çocuklar bu vatanın geleceğidir. Cumhuriyet sizin gibi düşünen çocuklara emanet.”
O an içim sıcacık oldu. Herkes hep bir ağızdan bağırdı:
“Yaşasın Cumhuriyet!”
Gökyüzü daha mavi, bayraklar daha kırmızı görünüyordu. Herkesin yüzü gülüyordu. Annemle babamı aradım ama bulamadım. Yine de korkmadım. Çünkü o anda herkes aynı kalpteydi.
Rüzgâr esmeye başladı. Bayraklar dalgalandı. Atatürk bana dönüp el salladı.
“Unutma küçük,” dedi, “Cumhuriyet çalışkan, dürüst ve akıllı insanların omuzlarında yükselecek.”
Bir anda her yer ışıl ışıl oldu. Bayraklar, sesler, alkışlar…
Gözlerimi açtım. Sabah olmuştu. Yatağımdaydım. Dışarıdan okul zili çalıyordu.
Pencereden baktım, güneş doğuyordu. Gökyüzü rüyamdaki gibi masmaviydi.
Kendi kendime gülümsedim:
“Ben büyüyünce bilim insanı olacağım. Cumhuriyet’i daha ileriye taşımak için çalışacağım.”
O gün okula giderken elimdeki küçük bayrağı hiç bırakmadım.
Artık biliyordum:
Cumhuriyet demek umut demekti, özgürlük demekti…
Ve ben o umudun içindeydim.
 
					 
			 
			 
			 
			 
			 
			