MEŞİN BİR NEFRETİN ÖCÜNE YASLANMAK

Bir öç ki tarihim
Bir öç ki insanlığım
Bir öç ki yaşamaklığım kendim ile
Kültürüm, öz ve öz Türkçem, lisanım için
Benden bize dek her ferdin öcünün nefreti iliklerime dek berkitiyor
İçimde köpürttüğüm adle boyun eğişin namusunu
Sası bir grev değil sinemdeki, partizan aşklardan kalan bıçkının çığlığı
Meşin nefretlerim ile göz bebeklerimin altına inip
Dışarıdan, Avrupa’dan nefretime dilimin ve dinimin ırzına çelenk konmanın çılgarını yakmalıyım.
Hışırtılı hıncım çalakalem bir barut olmanın da üstünde
Ümüğüne basmam gerek
Pasak ve yasak kitapların.
Evet ümüğüne basmam gerek
Kalem ile
Sanat ile
Batının sâzendeliği gibi içi boş özgürlük naralarıyla değil
Özü gür tarihim ile basmam gerek sömürgecinin leş atlarının kusturucu ovalarına.
Ahali gibi avam bir aşkla değil göklerden sıyrılan bir aşk ile.
Aval aval sözcüklerle değil
Metin ve kadîm kelâmım ile.
Mahsun değil mahzun beyitler ile kendiliğimin makamına varıp göğsümdeki imanın şakaklarına
Varmalıyım uyanması için nefretimin.
Bu bir çağrı zağar olmayan kalemlere.
Kulakların çınlayabilir eğer şair isen.
Çünkü bu başkalılık yaftası şairin bin yüz yıldır büyüttüğü bizlik şiirini, biz olan lügatlerini
Ve ölümü dirilten şivelerini
Yavan bir öç ile yırtlaz bir kefene sarar.
Yoksa bu inkisâr ve gürül gürül bizlik öcü,
Kenar mahallenin metruk beyinlerine değil
Çünkü bu mücella ve kadim öç
Kuşları dahi katar katar uçuran.
Baka gör Çalap’tan emredilmiş muştusu.
Son yıllardır,
Taptaze bir uykusuzluk ile kanırtılıyor nefretimin cepheleri.
Sen şairsin kıyısız aşkınla,
Neyin varsa kisvende haykır sinmiş döşlere.
Cephanendeki korlaşan mefhumlarını fırlat.
Veya onca sene ümidi örtülmüş beş duyunu kullan.
Hiç değilse öfken ile diş geçir kadim kültürünle oynaşan bölük pörçük masallara.
Atlılar kan rengi mürekkeplerim üzerinde tepinmede.
Nefretimdeki dikelen saraylar göğsüme göğsüme vuruyor.
Meşin bir nefret bu
Mecalsiz arayışıma hırlayan
Çünkü meşin olmayan bir nefretti bunca seneler yüz yılımı hırpalayan.
Ben şairim,
Koşarak katettiğim kışlar körlenmez yürümekle.
Yürümek yılgın ve bîtap, dikeltmiyor gayemi.
Yüküm ağır ders veremiyorum yürümekle tarihe.
Yürümek içimdeki devrimciye azap.
Koşmalıyım!
Koşmak nasipliğine varmalı
Kan damarlarımdan yoluma asfalt akıtan terlerim.
Ruhumu bakire bırakana dek cesedim, başkalılık tasmasını koparıp, devrini devirmek için Sömürülüşümün, ara terlerini atmalıyım göğeren döşümden.
Çılgın bir intikam ile ateşleyerek ayetlerin gümüş mavzerlerini, elimde yırtlaz bir tüfek nefretim.
Bu tüfek yurdumun öz ve öz sularını şarıldatmak, mermileri çocuğu ve mazlumu korumak için.
Öfkesinin ulu nabzına koyulan çelengi alnının çatından yakmak için.
Döşümde mayalanan bir iç çekiş tarihimin öcü
Adımın üzerinde yazılı olmasa da meşin nefretim, uysal koyun yaftası, sömürgeci ruhu ve hırpalayışı Siyah fakat madde aleminde beyaz tenli tarihten.
Koşmalıyım;
Irzının kini, mezar taşlarının, kitabelerinin öfkesi ve kültürünün öcü için dört nala hırçın bir küheylan gibi ürktüğüm namlular üzerine.
Kudurttuğum militan haçlılar, hala daha beşiğini âye¬te’l-kürsî ile serin ve selamet eden dingin namuslara namlu doğrultmakta.
Ve çirkin dağdağalı sularda çocuklarımızın köpüren utanç ve demirde dövülmüş hayalarını yırtmak hainliğinde
Ben korkutulmuş kalafat yeislerimin bağrına meşinler giydirmeliyim
Sindirilen benliğimi, pıhtılaşan barutun kusmuğuyla değil
Cumanın göğe saldığı misk-i amber duaların okşamasıyla sivriltmeliyim
Göğsüme ne kadar da adımı kazısam
Korkuyu dişleyen sırtlanlar pusu kuruyor devirler ötesinden silmek için yazgımızı.
Ben yaban bir koşu ile pazumu köreltmek gafletindeydim.
Fakat şimdi ahir zamanda namusumun bir avrat olduğunu
İffetimi iki bomba gibi ellerimde taşıdığımda anladım.
Yongalarımı bulmalıyım
Kalbimin ortasına büzmeliyim
Lügatimi, tarih ve aşk kokan kültürümü.
Sırtımı yasladım sancımın soğuk duvarlarına.
Oysa ılgıt ılgıt çürümüş kravat tasması dolanık boyunlarda.
Oysa ılgıt ılgıt cürümmüş kravat dolanık tasma boyunlarda.
Fakat benim öfkemi küflemez çökertilmiş nefretler.
İrili ufaklı kadın ve erkekler ısırgan bir baygınlık ile beni öte dünyaya yaratık yapma hazzında.
Oysa kendi kültürüm irkitirdi yaratıkları
Yârı atık görmediği için
Yaratık barındırmak abes olurdu zaten bahçesinde.
Şeffaf bir kıvılcım benim nefretim
Ve sürülmüş toprak, savaşın ortasında.
Şafağını sayıp ölüm gecesinin
Mevzinin başında harlanmış öfkem.
Leşler ve canlıların ürpererek kaçtığı Holokost’un başındayım.
Hoklanmamış nefretim yoğrulmakta alacağım öç ile
Israrla hırsım kıyıcı kıvılcımlar ile nefretimi harlamakta.
Bu sebeple nefretim genç ve diri hala
Ve hala fokurdayarak hırsım nefretimin döşünü aralıyor ummanlara
Kıraç dağlar ile burnu kıvrılmış kendimin atlasına sırtımı verince.
Bir öç ki tarihim
Bir öç ki insanlığım
Bir öç ki yaşamaklığım kendim ile
Kültürüm, öz ve öz Türkçem, lisanım için
Benden bize dek her ferdin öcünün nefreti iliklerime dek berkitiyor
İçimde köpürttüğüm adle boyun eğişin namusunu