BABANIN SESSİZLİĞİ

“Bütün babalardan geriye bir boşluk kalıyormuş.
İyi ya da kötü, her seferinde hep aynı boşluk gelip gözlerimize yerleşiyormuş.”
- Kemal Varol, Babamın Bağlaması
Bazı kayıplar sessizdir. Ne yürek parçalayan bir feryat duyulur, ne de dünya yerinden oynar. Ama içinizde, tam da çocukluğunuzun oturduğu yerde bir boşluk açılır. Derindir, sarsıcıdır ve en çok da gözlerinize yerleşir. Belki bu yüzden bazı anlarda sebepsizce uzaklara dalarız. Çünkü o boşluk, göründüğünden çok daha fazla şey taşır içinde.
Babalar; hayatta durduğumuz yerin, zamanla verdiğimiz kararların, gülüşlerimizin ve suskunluklarımızın arkasında gizli bir imza gibidir. Kimi zaman bir gölge gibi uzaktan, kimi zaman yıkılmaz bir duvar gibi yanı başımızdadırlar. Ama bir gün çeker giderler. Ve ne kadar hazırlıklı olursak olalım, o boşluk hep aynı şekilde gözlerimize oturur. Çünkü hiçbir yaş, babasızlığa hazır değildir.
İster bir çift eski ayakkabı kalsın ardında, ister çatlamış bir bağlama… Yalnızca eşyalar değil, sesler de kalır: “Geç kalma”, “Dikkat et”, “Yorgun musun?” gibi sıradan cümleler… Oysa o cümlelerde ne çok sevgi gizlidir. Ve biz çoğu kez bunu ancak yıllar sonra, onların yokluğunda anlarız.
Kimi babalar sessiz sedasız yaşar, kimileri fırtına gibi eser. Ama geriye kalan şey, bir karakter ya da başarı hikâyesi değil; bizde bıraktıkları izdir. Onların varlığıyla örülen hatıralar, bir gün eksildiklerinde içimizde yankılanır. Bazı boşluklar kapanmaz, çünkü kapansaydı bu kadar değerli olmazlardı.
Ve bütün babalardan geriye, gözlerimize yerleşen bir boşluk kalır.
Sessiz, derin ve bir ömür boyu yankılanan.