Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Afyon 17°C
Çok Bulutlu
Afyon
17°C
Çok Bulutlu
Pts 16°C
Sal 17°C
Çar 19°C
Per 18°C

SUSKUNLUĞUN ŞİİRİ

SUSKUNLUĞUN ŞİİRİ
11 Temmuz 2025 14:30 | Son Güncellenme: 14 Temmuz 2025 03:49
174
A+
A-

Dün yemyeşil bir ırmağın yansımasında gördüm kendimi ilk defa!

Meğer ne kadar da sahteymiş saçlarımdaki akları saydığım aynalar!

Ve evet yaşamak bencildi belki de bir serçenin sırf senin için öttüğünü düşünmek kadar.

Gözlerimi ne kadar da işgal etmiş karanlıklar ve taş duvarlar!

Karşımda geç de olsa yetiştiğim bir hayat var.

Ve işte,

Geciken bir bahar gibi usulca dokundu içime zaman,

Tüm küskün çiçeklerim açtı,

Şimdi ilk kez affettim susan yanlarımı…

Çünkü anladım,

Bazen en büyük devrim bir adım geriden gelir

Ve kalbin sessizliğiyle başlar her yeni başlangıç.

Artık bilmeceleri sevmiyorum,

Hayatın ta kendisiyim, ne eksik ne fazla

Bir gülüş kadar gerçek,

Bir vedâ kadar tamamım.

Ondan sonra

Anladım ki bazı yollar sadece gelip geçmek içindir.

Artık her şeye fazla anlam yüklemiyorum.

Eskisi gibi değilim artık.

Ben bu dünyada yolcu olan küçük bir kervan sahibiyim.

Ve biliyorum ki, yol seçimleri benim

Bazen inişli bazen çıkışlı olsalar da…

Yüreğime çiziliyor her bir adım

Soluğumun sesini, kalbimin atışını duysam da…

Bu yollar benim adımlarınla eskiyor

Defterim yazılıyor virgüllerle noktalarla…

Zamanın takvim yapraklarında her gün yeşeren bir ben

Yıllar ve yollar sükût ile adım adım saklanır ruhumda

Her tik tak atışı çığlık çığlığa bir haykırış kendiliğime

Saat saat, saniye saniye çelenk bırakıyorum bir önceki bene

Her ay silkiniyorum damarlarımda domuran başkalarının aşklarından

Dolunaylı gökten bana bakacak olursanız

Anlaşılır her yenik düşmüşlüğümün

Kendiliğime varışın bir sabahı olduğunu

Kimseye anlatmadan yürümeyi öğrendim sessizlikten,

Kendi gölgemle barıştım, geç kalmış bir affın eşiğinde.

Ve öğrendim; kendine yetmek bazen en büyük sevinçtir.

Bazen de en derin sükunettir yalnızlıklar içinde

Ve şimdi,

Kırık dökük düşlerimin küllerinden

Yeniden doğuyorum usulca,

Bir sabahın ilk ışığında kendime uzanarak.

Artık kelimeler süs değil;

Her biri bir iz, bir yara, bir şifa…

Dilsiz geçmişimin harflerini topluyorum

Sessizliğin abecesinden.

Ve bak,

Rüzgâr bile başka esiyor içimde artık,

Ne savuruyor beni ne ürkütüyor.

Sadece anlatıyor

Geçmişin hatıralarına şiirler yazdığını.

Kalbim şimdi bir sığınak,

Ne fırtına yıkar ne de zaman unutturur.

İçinde ben varım,

Tüm halleriyle,

Eksiklerimle bile tam.

Her kayıp, bir buluş oldu bana;

Her düşüş, yeniden doğrulmak içinmiş meğer.

Doğrulmaktan yorulmadım mı, elbet yoruldum.

Ama hep derim ki dünyaya ne kadar bel bağlarsan belin o kadar incinir.

Ondandır şimdiki bilinçli sükûnetim.

Her fırtına koptuğunda kırılmayan bir ağaç,

Her karın altında en güzel haliyle biten bir kardelen oldum.

Acılarımı göğüslerken karnıma saplanan soyut bıçakları kendime demirden bir zırh haline getirdim.

Ve her büktüğüm bıçak zaman geçtikçe en güzel “iyi ki”me dönüştü benim.

İşte bundandır her türlü zorluk karşısında dimdik duruşum,

Bundandır tüm acılarıma rağmen ayakta kalışım.

Eğer gün gelir de bükemediğim bıçak beni hayattan koparırsa

En güçlü halimle kopmak isterim fani dünyamdan.

Kuşlar gibi hafiflemek isterim, bu faniden

Gitmek isterim ben bu acıların gözlerinden

Anlatmak istiyorum tüm acılarımla, kanlı yaralarımı

Katili bendim bunca ağır yaralı, morg halimin

Ben kendimi, öldüresiye kaybettim, ellerimle

Kendime olan öfkem, barışımı kusturmaya yetmedi

Duvardan duvara vurmak isterdim düşüncelerimdeki kendimi

Yalan bir hikayeydim, bunca sayfa da

Ne ağlamak çare oldu ne gülmek bu kara bahtıma

Yanan bir mumun alevinde söndü umutlar

Nerde o çocuksu neşe nerde uğruna can verdiğim aşk?

Hiçlik sardı dört bir yanımı, yokluğun ateşi ile yandı gönlüm

Ne uğrunaydı bunca tantana, bunca savaş

Bir hiçe aldanmışım gibi yıllarca

Ve bu hiçlik içimde dolanmış damarlarıma,

Her benlikte sen hiçsin diye haykırmaya başlamış,

Bunca şeye rağmen nasıl severim kendimi,

Kendimi bile sevemezken nasıl beklerim birinden sevmesini,

Düşüşlerim kara bıçak gibi saplanır aleme,

Alemde bir ben kalmışım sanki,

Yalnızlığın şiirini düzmüşüm sayfalara,

Sanki tek yalnız kalan benmişim gibi,

Acımışım kendime; yakmışım canımı kendimle,

Şimdi alıyorum bohçama tüm farkındalığımı,

Alıyorum ve gidiyorum tüm benliğimle.

 

NOT: BU ŞİİR KOR DERGİ YAZARLARI TARAFINDAN ORTAKLAŞA YAZILMIŞTIR.

KATILIMCILAR:

GÖKTÜRK GÖK

ZEYNEP ÖKMEN

SEMA YÜKSEL

SEVDA YERİNDE

ÖZGÜR ÇELİK

KEMAL YANAR

MUSTAFA ERDURMUŞ

ZEYNEP YEMİŞ

SULTAN KAÇTI

BEYZANUR KARTALOĞLU

SEMANUR YAĞMUR ALTEMİR

FİKİR - EDEBİYAT - KÜLTÜR - SANAT "EDEBİYATA KOR DÜŞTÜ."
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.