DÜŞÜNCELERİM KİM İÇİN?

Zihnim bir zindan ve o zindanın içinde her insan için bir şey var. İnsandan ziyade canlı cansız tüm varlıklar için. Aslında overthinking denilen duruma kaçıyor biraz bu. Evet, normal bu durum. Fakat düşüncelerimin sahibesi kendim olmayınca işler inanılmaz çirkinleşiyor benim açımdan. İstemediğim her şeyi kabullendiğimi fark ettiğim ve manipüle edildiğimi anladığım zamanlarda fark ediyorum bunu. O kadar çirkinleşiyor ki hem kendi zihnime hem de kendi benliğime inanılmaz derecede yabancılaşıyorum. Güzel zihnimi bulandıran bu düşünceler, biliyorum ki çocukluğumdan kalma izlerden kaynaklı. Her zaman aldığım her kararda eleştirilen, yanlışıma doğru doğruma yanlış denilen, istemediğim şeylerin zorla yaptırıldığı bir ortamda büyümüş olmanın kaçınılmaz sonu olabilir mi? Mümkün.
Üzerinden yıllar geçse de geçmeyen bu durumum hayli can sıkıcı benim için. Ne düzgün kararlar alabiliyorum ne de net kararlar verebiliyorum. Bir arkadaşım: “Mesela önünde iki yol var. Sağ ve sol. Sen sola gitsen sağı, sağa gitsen solu düşünüyorsun. Hiç olmadı ortaya gitsem ne olurdu acaba diye kendini yiyip duruyorsun,” dediğinde çok haklı bulmuştum. Hala haklı buluyorum. Gerçekten aldığım tüm kararlar sanki birinin oyuncağı. Karşımda her kim varsa düşüncelerimle kukla gibi oynamış. Benliğimi çoktan kaybetmişim ki ben. Neyi arıyorum?
Bazen gerçekten yalnızlık istiyorum. Sebepsizce, sadece içimden. Belki düşüncelerime sahip olmak için, belki düşüncelerimin oluşturduğu benliğimde kalmak için, belki de düşüncelerime “yalnız ben” sahip olmak için. Sanırım daha çok üçüncü ihtimalden dolayı. Biliyor musun canımı en çok sıkan şey ne? Bazen fark ediyorum ki düşüncelerim sanki bir ortak mal. Ailemin, çevremin, bazen de kamunun ortak malı. Ve bir şeyi düşünürken fark ediyorum ki o düşünceyi sadece kendim için değil, annem, babam, arkadaşlarım, düşmanlarım, dostlarım ya da tüm insanlık için düşünüyorum. Aslında birazcık düşüncelerimin bana ait olduğunu fark etsem aklım düşüncelerin esiri değil hakimi olacak ama olmuyor işte, olamıyor. Sanki zihnimdeki her şey bir başkasının düşünceleriyle Japon yapıştırıcısı kullanılarak yapıştırılmış. Ne kadar asılırsam asılayım ayrılmıyor. Bazen bunu başarabiliyorum, o Japon yapıştırıcısıyla yapıştırılmış birleşik düşünceleri iki yanından tutup birbirinden ayırarak kendime ait olanı kendim için alabiliyorum ve o zaman fark ediyorum ki aslında tüm düşüncelerim sadece, sadece ve sadece bana ait. Her zaman yalnızca bana ait ve öyle olmaya devam edecek, yalnız ben farkında olduğum müddetçe.