YAZDAN KAZILAN MEZARLAR

Bir çocuğun basit gördüğü gibi bakmak istiyorum tekrar hayata.
Hiç ilerlemeden bitmiş hissediyorum bu günlerde.
“Nasılsa öleceğim.” diye yaşayamıyorum hayatı.
Kışın toprak sert olur diye, yazdan kazdığım mezarlardan yer beğeniyorum ruhuma.
Hiç hazır hissetmiyorum halbuki ölmeye.
Sanki hayatta bir şeyleri kökünden değiştirebilecekmişim gibi,
Kapatıyorum girerim diye kazdığım çukurları nihayetinde.
İnsan, ölüme bile isyan edebilir bazen.
Yaşamanın verdiği bir his dolanır içinde hep.
Saatler bile, yılların ardından tükenip takip edemezken zamanı,
İnsan, ölüme kadar kovalamaca oynarmış onunla.
Ve hep insan kaybedermiş.
Hiç farkına varmadan bir bir gidiyor insanlar.
Ve biz, Allah’ın lütfuyla unutuyoruz hepsini…
Yaşamaya devam edebilelim diye.
Hayata aldanıp koşmaya devam edebilelim diye.
Ruhumuzun bildiği gerçeği, sahteliklerle kapatabilelim diye.
Huzuru bahane edip huzursuzluk çıkarabilelim diye.
Farkına varmanın ardından içine işleyen acınası bir his vardır.
Bütün hücreleriyle hisseder insan, gerçeğin ağırlığını.
Artık yapacak bir şey kalmamış ve geriye sadece ölmek varken gelir bu his.
Tüm hataları ve günahlarıyla karşı karşıya gelir ya insan bazı geceler…
Zifiri karanlık mahkemesinde aklamaya çabalar kendini,
Bin bir türlü masal anlatır, inanmak için yaptıklarına.
Sonra pişmanlıkları için mezarlar kazar kendine.
Yazdan başlar, kışın toprak sert olur, kazamaz diye.
Sonrasında unutup kapatacağı çukurları…