LEYLİ

Leyli
Kovalıyorum gönlümü ruhumun kanlı savaşlarından.
Roketlerin yıktığı gecekondularda,
Sevdasına meftun Afgan kızları dolaşıyor hülyalarımda.
Bir yanım Halep’in bomba düşmüş sokaklarında yaralı,
Bir yanım çiçek çizilmiş avuçlara sevdalı.
Leyli
Seni düşünüyorum,
Ruhumun savaşlarında barış nîdaları yükseliyor.
Komutanlar süvarilerine sarılıyor zaferi kutlarcasına.
Heyûla.
Beyaz güvercinler yükseliyor.
Seni düşünüyorum
Sol kefemden parmak uçlarıma çiçekler uzanıyor rengârenk.
Manolyalar, yasemenler…
Leyli
Bir giz gibi aksediyorsun evrenin ben tarafına.
Ben ki her köşe başı sen…
Dudaklarım,
Adını unutmamaya yeminli.
Haykırmak üzere aralanan dudaklarım
Fakat ilzam ediyor sancılarım savruk kelimelerimi.
Bir esrar diye tutuyorum göğsümde seni.
Leyli
Gidiyorsun.
Siluetin uzaklaşıyor bir felekten ötekine.
Beyaz bayraklar parçalanıyor harp meydanlarında.
Ellerim kana bulanıyor.
Kimin kanı bu gövdeme baştan ayağa kızıllık katan?
Bu eller,
Bu eller neden bu kadar yabancı?
Aynada gözlerim beliriyor
Titriyorum.
Bir ağyarın gözleri bunlar.
Üstü başı pejmürde bir sefili oynuyorum
Bu tiyatro neden bu kadar uzun?
Leyli
Yoksun.
Tarumar edilmiş bir yüreği taşıyorum.
Hürriyet uzak,
Prangalar dolanıyor ayaklarıma.
Orta Doğu‘nun esmer tenli çocukları koşuyor sınırlara.
Sınırlarda çivilerden teller,
Tellerde kanayan serçe parmaklar görüyorum.
Leyli
Yokluğun mâni oluyor tüm var olana
Ben bir mevtaya özeniyorum
Varım lakin yok oluyorum.