İÇİMDEKİ EV
kapısız bir ev var.
kapının yerinde duvar, gri, delikler gözükmüyor, yine de arkası gergin oldukça.
dikenli duvarlar ve küflü kokulu rutubet. sinekler kol geziyor: tek arkadaşım olurlar.
çatısız bir ev.
vücutta yağmur damlaları, delip geçiyor bedenimi terbiyesizce, acı verici.
soğuk yalaz damarlarında geziyor, adeta bir fırtına.
o evin zili yok.
kelimeler gölgesiz ve sessiz.
kalbinin yumrukları gelir kulağına anca.
ışıksız bir ev o.
tüm pencereleri mühürlü,
karanlık, o evin sessiz tılsımı.
gölgeler dans eder, anılar oyun oynar içindekini hapseden yüceler yücesi evde.
mutfak da yok o evde.
fareleri kemirir içindeki, ne yapabilir fikri yok, kaybolmuş ve yalnız.
yatak bulunmaz. rüya sahnesi ama rüyasız: huzur dediğin imkânsızın parlak güneşi.
Tuğlaların arasına kanlı kızıl sıvaları süren duvarcılar, gelin de çıkarın beni buradan.
Repliklerimi her gün tekrar ettim, biliyorum söylemem gereken şeyleri gelecek olana, özgürleştir beni bu insansızlık korosundan.
Deme bana ki, gri duvarın arasındaki delikler asla genişlemeyecek, genişlerse de fare boyutundan ileri geçemeyecek.
Duvarlar üzerime çökmeye başladığında tek bulacağınız, esir damarlarımdaki çimento kalıntıları olacak.
bu yer benim evim, bir kaplumbağanın evi.
boğazımı sıkıyor elleri bilinemez öpücüklerle,
dışarıda ne var? bilinmesi için attığın bin takla gibi
ölüm rengi bir etten hapis, kurtulmak olanaksız.
karanlık bir labirent gibi bu içimdeki ev.