BİR ÖLMÜŞÜN DÜNYA GERÇEKLERİ II / YAKARIŞ

Böyle mi olacaktı Rabb’im?
Böyle mi sanmıştım?
Ruhumu dünyanın şölenine, nasıl da kaptırmışım.
Geri dönme hakkım olsa,
Son bir şansım daha varsa.
Lütfeden sen, utancı ile kavrulan ben.
Senden olur affı dilenmek en derinlerden.
Ben değil miyim el alan Kabil’den?
Bir çamurdan kırılmıştım.
‘ateşle kalaylayan kendimi’
Ben değil miyim ekberiyeti içime nüfuz eden?
Bir zerre iken cihanda.
Son bir şansım daha varsa.
İstemeye yüzüm yokken.
Ben orada zaman ve mekânı sonsuz sanan aciz,
Münezzeh olan sen iken.
Bir derede boğulduğumu bilmemişim.
Kendimi okyanusta düşlerken.
Avucumda beliren noksansız dizilmiş,
Nakış nakış işlemiş Kiramen Katibin,
Dilim itirafçısı hiçliğimin.
Bir hakkım daha varsa.
Yanlışlarım yüzümün kıyısına vursa.
İbrahim’den desturu alıp,
Putlarımı yıkardım koşar adımla.
Şimdi bildim, delinmiş bindiğim tekne,
Ben deyişlerimin altında sıfatım nekre,
Belli, cevaplarım ulaşmayacak Münker ve Nekir’e.
Bir hakkım daha olsa,
Solumda sadece yüreğim kalsa,
Ol deyince olduran sen,
O’ oluşunu nisyana kavuşturan, echel-i cühela ben.
Böyle mi olacaktı?
Sandım ki yıkılmaz tahtım,
Lâkin aşikârmış, görememişim bedbahtım,
Bağışlamak bir sana yakışır,
Merhametine muhtacım.
Muradım olsaymış, dileseymişim Kevser’den bir damla damağıma değdirmeyi,
Getirmezmişim kendimle, cesedimi kemirenleri.
Bir hakkım daha olsa,
Düşmeden başım musalla taşına,
Değmeden alnım o tahtaya,
Kalmazdım vesvesemle o yaşımda bir başıma.
Böyle mi olacaktım.
Rabb’im.
Koptu kıyametim.
Bir hakkım…