BEKLEMEK VE BEKLEMEK

Beklemekle geçti tüm hayatın hep bir şeyleri.
Belki onu belki bunu belki de öbürünü bekledin.
Ama hep bekledin.
Durmadan, usanmadan, bezmeden,
Bunun sana bahşettiği sızılı tutkuyla bekledin.
Bazen en güzel anlarının yanıp tutuşurken çıkardığı dumanı soluyarak,
Bazen akrebin tek bir adım atmak için yelkovanın on iki adımını beklediği gibi bekledin.
Ateş aldı duyguların bazen coşkuyla beklerken.
Geçen dakikalara aldanmadan,
Ama kimi zaman fark etmeden bekledin.
Belki bir hiç uğruna,
Belki bin hiç uğruna bekledin.
Zaman zaman de beklemene değdi.
Değmediyse de hüznü avuttu seni belki.
Ve o hüznü delibal yercesine sıcak gözyaşlarınla,
Acı gülümsemenle tattın, kendi iç kutlaman eşliğinde.
Hani on dakika daha bekleyip gidecektin?
Hani beklemeyi bırakacaktın beş dakika sonra?
Belki de beş dakika daha uğruna beş ömür bekledin.
Bir ömüre beş ömür mü sığar diyorsun ya,
Sığar tabi sığmaz mı!
Sen gençlik dışına ömür mü diyorsun?
Senin de ömrün gençlikse eğer
Tükettin beş ömürlük ömrünü bak.
Sonra,
Sonra geri aradın beklediğin dakikaları, saatleri, ayları…
Belki en küçük saniyeleri bile acıyla, yalvararak geri istedin ya
Ama gelmedi.
Yine bekliyorsun bak.
Belki altı dakika sonra gideceksin.
Son altı dakika.
Peki ya altı ömür sığarsa altı dakikaya?