ARZULARIN SÜRGÜNÜ/ SİTEMLERİN DÜŞKÜNÜ

Karanlık…
Zifiriden çok az aydınlığı olan bir karanlığı,
Uzunca bir yolu izliyorum.
Uzun ve ince,
Sakin ve kimsesiz bir yol.
Tahsis edilmiş, bana ve tüm benlere.
Az bilinenleri çok bilmeye koşuyor adımlarım,
Meramlarımı kaldırmaya güç getiremiyorken zihnim,
Taleplerimi,‘cesur bir gladyatör’gibi meydana çıkarmaya hazır dillerim.
Bir sonsuzluk,
-bir uçsuz bucaksız olmayı çekiyor canım.
Bir de koşabilmeyi özgürce deryalara.
Şarkı bağırmak istiyorum bir de,
-tüm sağırlara.
Ve yeryüzünün tüm ışıltısını ben anlatmalıyım âmâlara.
Yanlışlara inanmışlara doğruluk şamarını, vurabilmeliyim korkusuzca.
İyi niyetlere hıyanetlerin altından,
-idam sehpasını çekebilmeyim umursamazca.
Kör inançların azadını verebilmeliyim ağ tutmuş ruhlara,
-susturulan akıllara,
Küflenmişliğin üflendiği fütursuz ağızlara da.
Bunca istemenin ardında yığınla hasret.
-çölde kaybolan bir Eskimolunun suya hasreti kadar.
Gerçeğe, geceye, göğe…
Anlamını yitirmiş cümlelerden medet umarken,
Ağız dolusu itirazlar savuruyorum,
Okyanuslarda yüzerken, bir dereye karşı savunmasız kalan bendime,
Kızgınlıkları rafa kaldırıp,
-kırgınlıklara mağlup olan, rengi solan benzime.
Ağız dolusu şikayetler sesleniyorum,
Dermanına erişilemeyen elemlere,
Arzularını ve sitemlerini duyulmaz bir haykırışa sığdıran kendime.
Kaleminize sağlık.