ARTIK GELMELİSİN

Artık gelmelisin
Sana anlatmak için biriktiriyorum yaşadıklarımı,
Hafızamın yorgun tarafında.
Unutkanlığımı bilirsin
Dün yediğim yemeği, bir saat önce söylediğim kelimeyi.
Balık hafızalıymışım, öyle öğrettiler.
Oysa kaç kez B12 almaya çıkmıştım eczaneye giderken
Ve kaç kez alamadan dönmüştüm, unutkanlığımdan memnunmuş gibi
Yaşadıklarımı tekrar ediyorum her gece uyumadan, sana anlatabilmek adına.
Pek tabi ezberliyorum.
Geçen yediğim yemeğin tuzlu oluşunu
Dinlediğim şiirin yüreğime ne denli dokunduğunu.
Her gece, hafızamı yokluyorum.
Bana aldığın kırmızı gülleri hatırlıyor musun?
Kitaplığımın en üst rafında duruyor
Düştüler geçen gün, oturup ağladım senden kalan tek hatıra diye.
Artık gelmelisin.
Aslında güllerin değil,
Sinemdeki hasretin parçalandığını,
Vücudumun her tarafına dağıldığını bilmelisin.
Ellerim titriyor.
Adını duyunca,
Ellerimdeki tabakların düşüp kırılmasından korkuyorum.
Sonra oturup hıçkıra hıçkıra ağlamaktan.
Gözlerime acıyorum
Bir âmâ gibi sokak sokak seni arıyorum
Seni, ellerimle yokluyorum.
Artık gelmelisin
Bak dolar almış başını gidiyor
Bilmem hangi iktidarın politikasına Z kuşağı sitemler ediyor.
“Hükümet devlet değildir” diyor mikrofonların uzatıldığı bir genç.
Meramını bu şekilde dile getiriyor.
“Toplumun siyasi örgütlenmesidir” diyor Türk Dil Kurumu devleti tanımlarken.
Senden bahsettiklerini bilmiyorsun.
Senden bahsediyor lügatler.
İçimdeki tüm toplumlar senin çevrende birleşmiş vaziyette,
Seni yaşatmak için geziniyor damarlarımdaki kızıllık.
Sen benim vatanım, devletim, milletim.
Haçlı ordularına karşı mücadele edişimsin.
Artık gelmelisin
Oturup seninle ülkenin halini konuşmam gerek,
Açıklanan enflasyon rakamları ile manavlardaki fiyatlar tezat oluşturuyor.
Muhalefet resmi rakamlara sitem ediyor, iktidar muhalefetin sürekli muhalefetine.
Dünyanın hâli nereye gidiyor?
BM kürsüsünde konuşan dinozoru görmüş olmalısın.
Ben gördüm, gördüm ve güldüm.
BM’nin iki yüzlülüğü utandırdı beni, yanaklarım kızardı utançtan.
Bir çocuğu tutup kaldırmak istedim kürsüye doğru,
Afrikalı, Suriyeli yahut Gazzeli.
Belki de ABD’nin babalarını öldürüp himaye ettiği Afgan bir çocukla çıkmak gerek.
Seni saran kollar, dün seni yetim bırakan silahları ateşledi diye.
Artık gelmelisin
Afrikalı bir çocuğun gözünden bakmalıyız yaşama
Ben bakıyorum sevgilim
Kemikleri beliren vücudunda yediği kuru ekmeğin midesine giden yolu seyrediyorum.
İçim ürperiyor.
Çocuk yemeye devam ediyor siyah tenli elleriyle.
Obezite olmuş Batılı çocuklardan bîhaber
Bu kavram yabancı geliyor Afrika’ya.
Onlar daha çok açlığa ve çaresizliğe âşina.
Sevgilim,
BM kürsüsünde konuşan dinozoru görmüş olmalısın.
Ben gördüm,
Gördüm ve güldüm.
Oysa bir çocuğu tutup kaldırmak istedim kürsüye doğru
Ama onlar tüketmek istemiyor muydu bu nesli?
Ah, sevgilim
Dünyanın Batı’sını ateşlere vermeli.
Artık gelmelisin.
Yorgunum, bitkinim, çaresiz
Elimde duran Markos İncili’nin sayfalarını çeviriyorum.
Değiştirilmiş kelimeler üzerinde geziniyor parmaklarım,
Kutsallığını yitiriyor Yeni Ahit’in gönlüme dokunan cümleleri.
Manaları kaybediyorum,
Konsilleri dağıtıyorum, içimdeki hasreti bastırmak istercesine.
Bilmelisin,
Tek başına Barnabas’ı bulamıyorum.
Senin adındaki kutsallıkla övünüyorum.
Artık gelmelisin
Üzerimde gezinen sinsi gözleri fark ediyorum.
Ezberliyorum,
Sana anlatabilmek adına her gece,
O gözlerden korunmak için okuduğum ayetleri.
Gelmelisin
Lafın ucunun nereye gideceğini kestiremiyorum.
Senden başlamıştım oysa,
Sana karşı içimde yükselen hasreti anlatacaktım.
Çok konuştuğumu bilirsin, konuşurken daldan dala atladığımı.
Affet sevgilim,
İçimizdeki Kabillere kin kusmadan duramıyorum.
Uzaylılar istila edecekmiş dünyayı,
Belki de şu sekiz aile aralarında kavgalı,
Öyle anlattı geçen gece beni parktan alıp evime getiren taksici ağabey.
Sonra bekledi ben apartmana girene dek.
Kadınlara kan kusturan akbabaları düşünmüştür belki de.
Sevgilim,
Bahaneleri tükettim,
Geçen aldığım B12’ler bitmeden,
Şu yeşil renkli yaratıklar dünyayı istila etmeden dönmelisin.