Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Afyon 27°C
Hafif Yağmurlu
Afyon
27°C
Hafif Yağmurlu
Pts 28°C
Sal 27°C
Çar 27°C
Per 29°C

SİHİRLİ TOKA

SİHİRLİ TOKA
6 Nisan 2024 08:41
202
A+
A-

Bir zamanlar Gülce adında bir kız yaşarmış. Bu kız, gayet güzel olmasına rağmen okul arkadaşları tarafından çirkin bulunurmuş. Bu sebeple tek kişi hariç kimse onunla arkadaşlık etmezmiş. Küçük kız belli etmese de bu duruma çok içerlenirmiş. Bir gece o kadar üzülmüş ki yatağından kalkıp babasının yanına gitmiş. Babası o sırada salonda tek başına oturuyormuş. Gülce, babasının yamacına oturmuş ve demiş ki, “baba, ben çok mu çirkinim?” Bu soru, adamı çok şaşırtmış. Tuhaf tuhaf bakmış kızına. Sonra onu kucağına oturtmuş. Gülce’nin saçlarını okşamış. Küçük bir öpücük kondurmuş. “Olur mu yavrum? Sen çok güzelsin. Kahverengi saçların, yeşil gözlerin sana çok yakışıyor. Çirkin olduğunu nereden çıkardın?” Diye cevap vermiş. Gülce, babasını dikkatle dinlemiş. Başını, adamın göğsüne yaslamış, “okuldaki herkes benimle ‘çirkin’ diye alay ediyorlar. Kimse beni beğenmiyor.” Diyerek dudaklarını bükmüş. Adam, küçük kızın kafasını kaldırmış. Elleriyle çenesini tutup şöyle cevap vermiş, “onların kalpleri kötü. Kalplerinin kötülüğü gözlerine yansıyor. Gördükleri yüz, senin güzel yüzün değil. Kalplerindeki kötülük.” Bunu söyledikten sonra kızı kucağındayken ayağa kalkmış. “Uyku vakti.” Diyerek kızını yatağına götürmüş. Ona güzel bir öpücük kondurup odadan çıkmış.

Gülce, gözlerini kapattıktan sonra bir ses duymuş. “Gülce! Uyudun mu?” Diye sormuş bir ses. Küçük kız, bu sesin kime ait olduğunu anlayamamış. Korkarak gözlerini açmış. Karşısında, elinde değneğiyle beyazlar içinde güzel bir kadın duruyormuş. Gülce, korkuyla yorganına sarılmış. Tek kelime edememiş. Güzel kadın, gülümsemiş. “Korkma! Ben iyilik perisiyim.” Demiş. Gülce, hâlâ korkuyormuş ama gözlerini kadından da çekmiyormuş. Peri, tekrar konuşmaya başlamış. “Duyduğuma göre kendini çirkin hissediyormuşsun. Bu his de seni üzüyormuş. Sen daha fazla üzülme diye sana bir hediye getirdim.” Peri, bunu söyledikten sonra küçük kıza elindeki turuncu tokayı göstermiş ve konuşmaya devam etmiş. “Bu toka sihirli. Saçına taktığın anda seni herkesin gözünde güzel göstermeye başlıyor. İşte bu toka benden sana hediye.” Peri, tokayı masaya koyup ortadan kaybolmuş. Peri, gidince Gülce, şaşkınlıkla etrafına bakınmış. Tüm bunlar gerçek miydi diye düşünürken uykuya dalmış.

Ertesi sabah, erkenden kalkmış. Elini yüzünü yıkamadan heyecanla perinin getirdiği tokayı saçına takmış. Merakla aynanın karşısına geçmiş. Küçük kız, gözlerine inanamıyormuş. Gerçekten bu toka sihirliymiş. Bu sırrı kimseye söylememeye karar vermiş çünkü tokayı kullanmayı herkes isteyebilirmiş. Gülce, mutlulukla elini ve yüzünü yıkamış. Ardından okul formasını giyip mutfağa gitmiş. Kızının erken hazırlandığını gören annesi, şaşkınlığını gizleyememiş. “Günaydın. Hayırdır? Erkencisin?” Diye sormuş. Gülce, “uyku tutmadı.” Diye geçiştirmiş. Kahvaltıya oturmuş. Heyecandan birkaç lokma dışında bir şey yiyememiş. Hemen okula gitmek istiyormuş. Arkadaşlarının yüz ifadesini merak ediyormuş. Bunları düşünürken okul servisi gelmiş. Gülce, koşarak okul çantasını alıp evden çıkmış. Kalbi küt küt atarken servise binmiş. Servisteki çocuklardan biri tam, “çirkin” diyecekken Gülce’nin güzelliğini fark etmiş. Çocuğun şaşkınlıktan ağzı açık kalmış. “Gülce, ne oldu sana? Birden güzelleşmişsin?” Diye sormuş. Gülce, gülmüş. Bir cevap bile vermeden boş koltuğa oturmuş. Okula gidene kadar bu anı düşünüp mutlu olmuş.

Okula vardıktan sonra Gülce ile dalga geçen herkes şaşkınlıktan neredeyse küçük dilini yutmuş. Dalga geçenlerden biri, ona hediye olarak kek vermiş. Bir başka dalga geçen arkadaşı, teneffüste oyun oynamayı teklif etmiş. Küçük kız, olanlar karşısında mutluluktan dört köşe olmuş. Onunla dalga geçen herkes şimdi etrafında pervane oluyorlarmış. Değişmeyen tek şey Gülce’nin en yakın arkadaşının tavrıymış. Bir tek o, Gülce’ye her zamanki gibi davranıyormuş. Küçük kız, merak edip sormuş:

-Cemre!

-Efendim Gülce?

-Herkes bana bu kadar iltifat ederken sen neden bana etmedin?

-Çünkü bence değişen bir şey yok. Sen hep böyle güzeldin.

O sırada öğretmenleri derse gelmiş. Konuşmaları yarım kalmış. Gülce, Cemre’nin kıskandığı için böyle davrandığını düşünmüş. Bu yüzden teneffüslerde hiç onunla oyun oynamamış. Cemre, çok üzülmüş ama bir şey söylememiş.

Okul bittikten sonra Gülce, içinde mutlulukla eve gitmiş. Üstünü değiştirip yemeğini yedikten sonra ödevlerini bahane edip odasına gitmiş. İçindeki heyecan ödevlerini yapmasına engel oluyormuş. O da yarını hayal ediyormuş.

Uyku vakti gelince her zamanki gibi dişlerini fırçalamış, çantasını düzeltmiş ve pijamalarını giyip yatağına girmiş. Gözlerini kapattığı anda dün geceki peri yine ortaya çıkmış. Bu sefer yüzü gülmüyormuş. Sihirli değneğiyle verdiği tokayı geri almış. Gülce, çok üzülmüş. Hemen yatağından fırlamış. “Ne olursun o tokayı benden alma.” Bunu söylerken gözleri dolmuş. Peri, gözlerini kaçırmış. “Sen bu tokayı hak etmiyorsun. Seni her halinle seven arkadaşını hemen sattın. Cemre var ya bugün çok üzüldü.” Demiş. Gülce, hüzünle başını yere eğmiş. “Çok özür dilerim. Bir daha kimseyi üzmeyeceğim.” Diye yanıt vermiş. İyilik perisi, küçük kıza doğru yaklaşmış. Onun saçlarını okşamış. “Büyüdüğün zaman, seni güzelliğin için değil de seni sen olduğun için sevenlerin daha kıymetli olduğunu anlayacaksın.” Demiş ve kaybolmuş. Gülce, sabaha kadar ağlamış.

Ertesi sabah uyandığında, aynadan kendine bakmış. Ağlamaktan şişmiş gözlerini görmüş. Elini yüzünü yıkayıp formasını giymiş. Ardından kahvaltı etmek için mutfağa gitmiş. Gülce’nin gözlerini gören annesi, “ne oldu gözlerine?” Diye sormuş. Küçük kız, “gece uyuyamadım.” Diyerek geçiştirmiş. Kahvaltısını etmiş. Servisi gelince evden çıkmış. Gülce’nin yine eskisi gibi olduklarını gören arkadaşları, yine onunla dalga geçmiş. Üstelik bu sefer şiş olan gözlerini de alay konusu etmişler. Bir tek Cemre, gözlerinin neden şiştiğini sormuş. Gülce, bu soruyu duyunca arkadaşına sarılmış. “Dün sana yaptıklarıma rağmen sen bugün benim yanımdasın. Teşekkür ederim dostum.” O günden sonra ona çirkin diyenleri umursamamış çünkü onların kalplerinin kötü olduğunu biliyormuş. Cemreyle de dostlukları ömür boyu sürmüş.

Okumayı ve yazmayı seven biri.
YORUMLAR

  1. Funda IŞSİZ dedi ki:

    “Büyüdüğün zaman, seni güzelliğin için değil de seni sen olduğun için sevenlerin daha kıymetli olduğunu anlayacaksın.” bunu anlamak için daha ne kadar büyümemiz gerekir ?
    Kaleminize sağlık…