Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Afyon 20°C
Hafif Yağmurlu
Afyon
20°C
Hafif Yağmurlu
Çar 15°C
Per 16°C
Cum 14°C
Cts 16°C

YILDIZLARI YAKTIM 1

YILDIZLARI YAKTIM 1
26 Mart 2025 19:54 | Son Güncellenme: 26 Mart 2025 20:41
72
A+
A-

Avuçlarımda alevler hapsetmiştim. Orada tuttuğum sürece cayır cayır yakacaktı beni. Ama serbest bırakırsam da yıldızları tutuşturacaktı. Arkamı dönüp ilerlemeye başladım. O kadar hızlı ilerliyordum ki kimseye zarar vermemek için etrafımda oluşan rüzgâr üşümeme sebep oluyordu. Yüzümdeki ıslaklık yüzünden donmuş suratım canımı acıtmaya başlamıştı. Bir yaşın peşine diğerleri durmaksızın aktığı için acım tekrar tekrar tazeleniyordu. Nereye gidiyordum ve ne yapacaktım bilmiyordum. Avuçlarımdaki sıcaklığın yavaşça vücuduma yayılmaya başladığını hissediyordum. Boğazımda bir yumru olmuş, kalbimdeki ateş topu tüm hücrelerime kanla beraber akıyordu sanki. Bilmediğim yollarda yürüdüm saatlerce. Zihnime çöken sis kalkmadan, içimin ateşi sönmeden eve giremezdim zaten. Sadece sokağın başındaki lambanın yandığı bir yola geldiğimde duraksadım. Lambadan sonrası zifiriydi. Ardıma baktım, pek aydınlık olmasa da yol görünüyordu en azından. Etrafımda dönerek çevreye baktığımda kaybolmuş olabilme ihtimalim geldi aklıma. Karanlık içimi öylesine ürpertmişti ki yola girmesem de orada varlığını hissediyor olmak bile huzursuzluk yayıyordu etrafıma. Geldiğim yoldan geri dönmek için hızlı adımlarımın yönünü değiştirdim. Tanıdık bir yer görene kadar durmayacaktım. Gecenin içinde kaybetmiştim yönümü. Ne kadar ilerlesem de bulamadım. Ne bir ışık ne tanıdık bir yer. Hiçliğin ortasına bırakılmış gibiydim. İçimdeki ateş huzursuzluk hissimle kaybolmuş, şimdi yerini yavaşça çaresizliğe ve korkuya bırakıyordu. İpsiz bir kuyuya hapsedilmiş kadar karanlık ve çıkmaz bir yerdeydim. Bir umut hiç durmadan devam ettim, bir ses bir nefes bulmaya çalıştım. Bulutlar yıldız denizinin ortasında elmas gibi parlayan dolunayın önünü kapatmaya başlamıştı. Etrafım zifiri bir yalnızlıkla çevrilmiş, anlamlandırmadığım bir sis yola çökmüştü. Ne kadar uzaklaşmış olabilirdim ki bir araba dahi geçmemişti bu yoldan. Kafa karışıklığı ve tüm bu kimsesiz hislerimde ilerlemeye çalışırken bir ışık yansıması gördüm bana pek de yakın olmayan bir yerde. Adımlarımı yavaşça ışığın geldiği yere yönlendirdim. Yaklaştıkça hafif bir müzik gelmeye başlamıştı. İçimdeki huzursuzluk bir nebze olsun azalmış güvende olabileceğim bir yere yaklaştığımı düşünmüştüm. Işık, yansıma olmaktan çıkıp kendini tamamen gösterdiğinde bir göl kenarında olduğumu farkettim. Bir karavan park edilmiş önünde küçük bir masa ve iki sandalyesi vardı. Biraz ilerisinde küçük çalılıklardan yakılmış ufak bir kamp ateşi etrafa ısı yaymaya başlamıştı. İçeriden gelen müzik eski bir şarkıydı, bir plaktan çalındığını düşündürmüştü bana cızırtılı sesi. Ortam muhteşem görünse de böyle bir hiçliğin ortasında ne aradığını merak ediyordum. Bu belirsizlik içime tedirginlik tohumları ekmişti. Biraz hâlâ üzerimde taşıdığım korkuyla biraz bu ortamın hissettirdiği gerginlikle ilerlemeye başladım. Ateşin yanına ulaştığımda karavandan uzun boylu, yapılı genç bir adam çıktı. Elindeki tabakları masaya koyarken omzunun üzerinden bana bakıp gülümsemişti. Garipsediğim bu hareketi, kaşlarımı çatmama sebep oldu. Bu gece hayatımın en uzun gecesiydi ve asla bitmiyordu. Bir oyunun içine bırakılmışım ve kuralları bilmiyormuşum gibi hissediyordum. Bedenini tamamen bana döndürdüğünde orman yeşili gözleri şok olmama sebep olmuştu. Daha önce hiç böylesine yeşil gözler görmemiştim. Bu bir göz rengi gibi değil boyama yapılmış ve başka hiçbir ton eklenmeden yeşili tüm saflığıyla kullanmış gibi bir şeydi. Gülümsemesi hâlâ yüzündeydi ve bana doğru bir iki adım atmıştı ki ben korkunun getirdiği refleksle geriledim. O an durdu ve yüzündeki gülümsemesi duraksadı.

“Sevgilim bir sorun mu var?” sorusu ensemden bir ürperti geçmesine sebep olurken dizlerimin titremeye başladığını hissettim. Vücudumu bir uyuşukluk ele geçirmeye çalışıyordu ama şuan hiç güvende değilken buna izin veremezdim. Kontrol edemediğim bir damla yaş düştü şaşkın suratımdan. Geri geri attığım adımlarım hızlandı, o da yavaşça bana doğru adım atıp bir şeyler söylüyordu ama uğuldayan kulaklarımdan söylediklerini seçemiyordum. Adımlarını hızlandırdığında arkamı dönüp koşmaya başladım. Korku, panik, çaresizlik…. tüm bu duygular kalbimin sıkışmasına sebep olurken vücudumun hayatta kalma içgüdüsüyle salgıladığı adrenalin artık kaldıramayacağım bir raddeye ulaşmıştı ve başımı döndürüyordu. Titreyen dizlerim ve baş dönmem beni o ipsiz kuyuya ellerim bağlı bir şekilde bırakmıştı. Bedenim bir uçurumdan düşerken kemiklerimde hissettiğim acı zihnimde ölümü canlandırdı. Bedenim yere ulaştığında hızın etkisiyle çarpan başım tekrar sert bir cisme çarparak elimde kalan son bilinç iplerini de kopardı.

Devam edecek….

“Yaşamak için ayağa kalkmamışsan yazmak için oturmak boşa”
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.