NE YAPIYORSUN?

İlkbaharın ılık rüzgarları yanaklarını okşarken bir eli ceketinin cebinde diğer eli içeceğine sarılı bir şekilde sahilde oturuyordu Mutlu. Rüzgarın hızlanmasıyla kapüşonunu kafasına çekti, derin bir nefes ile denizin tuzla karışık yosun kokusunu içine çekti. Bu bankta oturmak ona iyi geliyordu, en azından o öyle hissediyordu. Boş gözlerle mehtabı izlerken arkasından gelen sesle irkildi, “Mutlu, ne yapıyorsun?”
“Yalnız kalmaya çalışıyorum.”
Kız bankın boş olan tarafına oturdu, “Pek başarılı değilsin sanırım.”
“Sayende bunu bile yapamıyorum.”
Kız beresini çıkarıp yanına koydu,
“Ne içiyorsun?”
“Karışık meyve suyu.”
“Neden?”
“Çünkü tıpkı benim gibi, karmakarışık ama güzel. Ekşisiyle tatlısıyla her şeyi barındırıyor içinde.”
“Neden bir anda kayboldun ortadan?”
Mutlu meyve suyunun dibini höpürdeterek bitirdi, “Kim demiş kayboldum diye?”
“Herkes seni arıyor.”
“Kaybolsaydım, sen de bulamazdın beni.”
“Neden bulmama izin verdin peki?”
“Çünkü derdimi anlatabileceğim başka biri yok.”
“Bana neden güveniyorsun ki?”
“Çünkü sen bana güvenmiyorsun.”
“Onu da nereden çıkardın?”
“Senin hakkında hiçbir şey bilmiyorum, sen ise benim hakkımda çoğu şeyi biliyorsun.”
Kız kafasını Mutlu’ya çevirdi, “Adım Seda.”
“Ne güzel, ben de Mutlu.”
“Biliyorum.”
“Bence biraz daha sıcakkanlı olabilirsin Seda.”
“Denerim. Eee ne konuşacaksın?”
“Arkadaşlarıma bir şey anlatamıyorum, kimseye en ufak güvenim kalmadı. İşlerime odaklanamıyorum sürekli kafam başka yöne gidiyor. Gülemiyorum, gülümsemem bile gitti elimden.”
“Sevgilin yok mu?”
“Bir kere aşık oldum, bir kere geç kaldım. O günden beri ne başkasını sevebildim ne de başka bir şeye yetişmeye çalıştım. Sadece beklemeye başladım.”
“Peki bundan sonra ne yapacaksın?”
“Bir şeyleri değiştirmek istiyorum.”
“Nereden başlayacaksın?”
“Kendimden.”
“Nasıl yani?”
“Artık mutlu olacağım, ne kadar ironik değil mi?”
“Bunu anladığıma emin değilim.”
“Neyse boşver.”
Mutlu ayağa kalktı, “Simülasyonu bitir.”
Komutunu verdikten sonra odadan çıktı.