MAU VE RA
O kadar karmaşık ki bazı duygular insan ne hissetmesi gerektiğini bilmiyor. Bir şey hissetmemek de bir seçenek. Hiçbir şey hissetmiyor olmayı dileyeceğim çok insan var. Sen de onlardan birisin. Ra da onlardan biriydi.
Ben Mau, sadece Mau. Bir masal okumayacağım. Hikâyemi de anlatmayacağım. Kalbimden geçen birkaç cümleyi yazacağım sadece.
Günlerden salıydı. Yeni bir şehre taşınmıştım. Yabancı olduğum bu sokaklarda yürümek beni kısmen özgür kılıyordu. Öte yandan bilinmezlik her ne kadar beni korkutsa da bir merak uyandırıyordu bende. Bastığım her taşı hissetmeye çalıştım. Dokunduğum her yaprağı her çiçeği kokladım. Sokakları kokladım. Taze kahve ve kuruvasan kokusuyla doldu ciğerlerim. Aşıklar kentinde aşktan çok uzak bir ruh olarak yaşamaya başladım.
Bir hayalim vardı. Hayalimin peşinden sürüklendim buralara. Unutmaya yemin ettiğim o zavallıya daha çok yakınım şimdi. Kimdi o zavallı bilmiyorum. Yoksa ben miydim asıl zavallı?
Sokaklar tükenene dek yürüdüm. Sonunda çaldı atölyenin kapısı. Küçük bir dükkândı burası. İçerisi çizdiğim tablolarla, diktiğim elbiselerle, çiçeklerle, konfetilerle doluydu. Pek sık müşterim olmazdı. Hoş, çizdiğim tabloları da satmaya kıyamazdım zaten.
Boya küpüne banmış gibi bir hâlim vardı o gün. Yüzümde minik desenler oluşmuş, üzerimdeki önlükte tek beyaz yer bile kalmamıştı. Darmadağın görünürdüm her gün. Sevdiğim işi yaparken kendimi kaptırmadan duramazdım. O koca kafamın içinin boş olduğu tek an elime fırçayı aldığım andı. Bu büyülü an bölündüğü için kızgındım. Tek bir tablo bile satmadan azarlayacaktım bu densizi.
Ellerim boyalı bir şekilde kurulanırken göz ucuyla ön tarafa baktım. Genç bir adam dolanıyordu tablolarımın arasında. Beğenmiş gibi bir hâlivar. Esmer, uzun boylu ve epey de heybetli görünüyor. Kana bulanmış o ellerini benim narin tablolarımdan çekse iyi eder!
“Hayrola, alıcısınız galiba?” dedim sonunda merakıma yenik düşerek. Kararlıydım sonuçta. Tek bir tablo bile satmayacaktım.
Pek beni duymamış gibiydi. Arkasını bile dönmedi yüzsüz adam. Sinir katsayım iyice artarken tıpkı bir aslan gibi kükreyerek ön tarafa yürüdüm. Fazla yakınında durmadım. Her an bir tehlike arz edebilirdi benim için. Buna rağmen parfümünün kokusu beni boğmaya yetmişti. Yaz esintisi gibi bir kokusu vardı. Denizi hatırlattı bana. Seyrek dalgaları olan, mavi, tıpkı bir yaz akşamı gibi bir deniz. Öyle tanıdıktı ki bir anıya götürdü beni.
Ra burada da bulmuştu beni. Her şey berbat olmadan önceydi. Henüz birbirimize veda etmemiştik. İlk öpücüğümüz hakkında konuşurduk bazen. Denizi izlemeyi severdi. Hep bir deniz kenarında, kumların üzerinde hayal ederdi bizi. Ben ise gün batımını severdim. Bir yaz akşamı tam gün batarken verelim birbirimize ilk öpücüğümüzü demiştik. Unutamamıştım bu hayalimizi. En çok da buna üzülürdüm, gerçekleşemediği için. Sensiz de izledim denizi. Sensiz de sevdim seni yalnız bir süre.
Anılarımın içinde kaybolurken içime bir his doğdu. Bu tanıdık koku, bu anı… Ra olabilir miydi bu karşımdaki? Evet cevabına ihtiyacım varmış gibi onayladı beni. Şaşırmadım. Bir gün bunun olacağını biliyordum. Hiçbir mum yatsıya kadar yanmaz sonuçta. Bu mumu söndüren ben olmak isterdim.
Tek kelime bile etmeden öylece gözlerimin içine bakıyordu. Ne söyleyebilirdi ki? Havadan sudan mı bahsedecekti? Onu özgür bıraktığımda bana geri dönmeyip nasıl başkalarına gittiğini mi anlatacaktı? Ona sevgimi göstermeyi bıraktım. O ise onu sevmeyi bıraktığımı sandı. Ben o gittikten sonra onu sevmeyi bıraktım. İpini kaçırdığım balonu başka bir el tuttuğunda bıraktım sevmeyi.
Ra bir güneşti belki ama Mau o güneşe ışığını veren güçtü. Mau’nun gücü tükenmez ama Ra elbet bir gün sönecek.
“Alıcıyım fakat tablolar için gelmedim buraya” demesiyle bölündü tüm o kafamın içindeki diyalog. Bulmuştu işte beni. Konuşmalıydık artık.
En çaresiz zamanlarda bile her zaman bir seçenek vardır. Eğer seçenek yok gibi görünüyorsa da seçenek sizsinizdir. Bu konuşmaya hazır değildim. Bu nedenle kendi seçeneğimi ekledim ve arkama bile bakmadan terk ettim o dükkânı. Belki de en sevdiğim şeyi bıraktım ardımda ama yapamazdım.
Küçücük olan o anıya sığındım. Kumsala attım kendimi yeniden denizi izleyebilmek için.
“Sensiz de denizi seyredebiliyorum.
Hem dalgaların dili seninkinden açık.
Ne kadar hatırlatsan kendini boş.
Sensiz de seni sevebiliyorum.”
Bilge bir adam kurmuş bu cümleleri. Sensiz demiş adına da. Sensiz olup bitiyor her şey. Ne kadar düşünmek istemesem de seni boş. Sensiz geçip gidiyor geceler. Sensiz…