KUZEN
Okuldan eve geldikten sonra yorgun argın odama geçtim. Yarın okul olmadığı için mutluydum. Üstümü değiştirdikten sonra bir şeyler atıştırmak için mutfağa gittim. Annem, akşam yemeği için hazırlık yapıyordu. Şöyle dedim:
-Kolay gelsin anneciğim.
-Sağ ol kızım. Akşam misafir gelecek de onun için bir şeyler hazırlıyorum.
-Misafir mi? Kim gelecek?
-Dayınlar gelecek yavrum.
Annemin bu lafı bütün moralimi bozmuştu çünkü dayımın kızı Aslı ile hiç anlaşamazdık. Mutlaka beni kızdıracak bir şey yapardı. Anneme onları niye çağırdın der gibi baktım. O da bana, “O surat ne öyle? Çok ayıp Efsun. İnsan dayısı gelecek diye böyle üzülür mü?” dedi. Annemin nasihatlerini dinlerken buzdolabına yöneldim. Atıştıracak bir şeyler çıkarıp masaya oturdum. “Anne ben dayım gelecek diye üzülmüyorum. Aslı gelecek diye üzülüyorum. O kız gelecek hepimizin moralini bozup gidecek.” diye yanıt verdim. Sonra iştahla yemeğimi yemeye koyuldum. O kadar açtım ki annemin bana cevap vermemesi dikkatimi çekmemişti. Karnımı doyurduktan sonra odama geçtim. Ödevimi bilerek akşama saklamaya karar verdim. Böylece misafirler varken ödevimi bahane edip odama kaçabilirdim. Yatağıma uzandım. Kulaklığımı takıp en sevdiğim şarkıyı dinleyerek hayal kurmaya başladım. Hayatta en çok hayal kurmayı severdim çünkü orada imkansıza yer yoktu. Annem, en güzel hayallerin katili gibi odaya daldı. “Gel de bana yardım et.” deyip odadan çıktı. Başka şansım olmadığı için müziği kapatıp mutfağa gittim. Güzel bir salata yaptım. Sonra da sofrayı kurdum. Misafirler gelene kadar salonda babamla oturduk. Babam, şöyle dedi:
-Okul nasıldı?
-Her zamanki gibi güzel.
-Yaramazlık yapmıyorsun değil mi?
-Yapmıyorum tabii ki baba.
Ben son cümlemi söylerken kapı çaldı. İşte korkulu rüyam geldi diye düşündüm. Kapıya bakmaya gittim. İstemsizce kapıyı açtım. Dayım yüzünde kocaman bir gülümsemeyle, “Biz geldik.” dedi. Ben de “Hoş geldiniz.” diyerek onları içeri aldım. Yengem, içeri girerken “Hoş bulduk.” diyerek yanağımı sıktı. Sonra annem ve babamla kapı önünde sarıldılar. Aslı’yla hiç konuşmak istemiyordum ama o hemen samimiyetsizce yanıma geldi ve dedi ki:
-Nasılsın Efsun?
-Her zamanki gibi. Sen nasılsın?
-İyi ben de.
Dedikten sonra bana sarıldı. “Çok özlemişim seni.” dedi. Bu cümleyi hiç beklemiyordum. Şaşırdım kaldım. Hep beraber salona geçtik. Dayım her zamanki gibi şakalaştı benle. Yengem de Aslı’nın derslerini övüp durdu. Ben başarılı bir öğrenci olmadığım için annem benle hiç övünemiyordu. Bazen sırf yengemin ağzını kapatmak için başarılı olasım geliyordu ama sonra hemen kaçıyordu. Biraz muhabbet ettikten sonra yemeğe geçtik. Annem yine harika şeyler hazırlamıştı. Afiyetle yedik yemeğimizi. Yemekten sonra ödevlerimi bahane ederek odama kaçmak istedim. Yengem hemen atladı. “Biz varken sen hep ödev yaptığın için Aslı’nın canı sıkılıyor. O sebeple biz de onun ödevlerini yanımızda getirdik. Haydi beraber yapın ödevlerinizi.” Yengemin söylediklerini duyunca kulaklarıma inanamadım. Ben Aslı’dan kurtulmak istedikçe onlar daha çok onu başıma bela ediyordu. Biliyordum. O da beni sevmiyordu. O zaman neden peşimden ayrılmıyordu? Sinirlendiğimi belli etmeden beraber bizim odaya gittik. Sessiz sessiz ödevlerimizi yaparız diye düşünmüştüm. Beraber masaya oturduk. Kendi ödevlerimi açıp tam yapmaya başlayacaktım ki Aslı konuşmaya başladı:
-Hemen başlamayalım derse. Biraz muhabbet edelim.
-Ne konuşacağız ki?
-Mesela okulda yaşadıklarını anlatabilirsin. Hoşlandığın biri var mı ya da senden hoşlanan?
-Hayır yok. Daha on beş yaşındayız ne hoşlanması?
-Kızım artık genç kızız. Olabilir böyle şeyler. Mesela geçen gün okulun en yakışıklı çocuğu bana çıkma teklifi etti. Ben de kabul ettim. Görsen okuldaki bütün kızlar beni kıskanıyor.
-Öyle mi hayırlı olsun. Benim böyle şeylerle işim olmaz.
-Sen de haklısın canım. Ben de senin gibi çirkin olsam böyle şeylerle işim olmaz derdim ama ne yaparsın güzellik başa bela.
-Güzellik dediğin şey göreceli bir kavramdır. Sen beni beğenmiyorsun diye beni başka kimse beğenmeyecek diye bir şey yok. Mesela sen kendini çok beğeniyorsun ama ben seni beğenmiyorum.
-Sen güzellikten ne anlarsın be? Kızım ben okulun en güzel kızıyım. Sen beğensen ne beğenmesen ne?
-Yeterince muhabbet ettik. Bence artık derse dönmeliyiz.
-Tabii kıskandın beni. O yüzden daha fazla konuşmak istemiyorsun.
-Aslı saçmalamayı kes artık! Beni kendinle karıştırma. Ders çalışmak istiyorum.
Kuzenim daha fazla bir şey söyleyemedi. Mecbur ders çalışmak zorunda kaldı. Ona aşırı sinirlendiğim için derse odaklanamıyordum. Kendini ne zannediyordu? Beni aşağılama hakkına nasıl sahip olabiliyordu? İçimden onun saçını başını yolmak geliyordu ama onun seviyesine inemeyeceğim için kendime hakim olmak zorunda kaldım. Kendimi zorlayarak ödevlerimin bir kısmını yaptım. Sonra Aslı’yla beraber tatlı yemek için içeri geçtik. İkimizin de suratı asıktı. Dayım hemen sordu. “Ne oldu? Siz kavga mı ettiniz?” Ben bunu söylemek istemiyordum. Tam yok diyecektim ki Aslı cevap verdi, “Evet babacığım. Ben Efsun’la arkadaş olmaya çalışıyorum ama o beni kıskandığı için benden uzak duruyor.” Bu cevap karşısında gözlerim fal taşı gibi açıldı. “Ben mi seni kıskanıyorum? Yoksa sen mi beni sürekli aşağılıyorsun?” diye cevap verdim. Aslı birden ağlamaya başladı. Bilerek ağladığını biliyordum. Amacı kendini masum göstermekti. Yengem, hemen kızınının yanına gitti. “Ağlama yavrum.” diyerek Aslı’yı teselli etmeye çalıştı. Gözlerime inanamıyordum. Yengem hemen dayıma, “Gidelim artık. Aslı burada durdukça daha çok üzülecek.” dedi. Ayağa kalktılar. Annem ve babam benim adıma özür dileyip “Biraz daha kalsaydınız.” diyorlardı. Dayım ve yengem her şey için teşekkür edip evden ayrıldılar. Annem ve babam Aslı’ya kötü davrandığımı düşündükleri için beni azarladılar. Ne kadar haklı olduğumu anlatmaya çalışsam da anne ve babam misafiri alttan almam gerektiğini düşünüyordu. Üzülerek odama gittim. Ağlayarak haksızlıkların olmadığı bir dünya düşledim.