ELMA AĞACI
Babaannemin evinin bahçesindeydik. Annem, semaverde çay demliyordu. Biz de babamla tek tek ağaçları inceliyorduk. Ağaçlar, kocaman kocamandı. Her birinde farklı meyve vardı. Keşke ağaç olsam diye geçirdim içimden. Kocaman gövdem, dallarım ve meyvelerim olurdu. Sonbaharda yapraklarım sararır, ilkbaharda çiçeklerim açar, yazın da meyve verirdim. İnsanlar gölgemde dinlenirdi. Çocuklar, tepeme çıkardı. Kuşlara da yuva olurdum. Elma ağacının önünde durdum. Gökyüzüne doğru uzanan dallarına baktım. Babam, şakayla karışık, “çıkarayım mı seni ağaca?” Diye sordu. Heyecanla, “Evet,” diye bağırdım. Bir ağaca tırmanmak, oradan aşağı bakmak, dalından elma toplamak bir an için gözüme çok büyük bir şeymiş gibi gözükmüştü. Tek başıma en tepede olmak. Oradan bütün bahçeyi tek bakışla görebilmek. Gökyüzüyle bütünleşebilmek benim için harika bir şeydi. Elma ağacından elma toplamakla gökyüzünden yıldız toplamak içimde aynı heyecanı uyandırıyordu. Babama tutunarak ağaca tırmanmaya başladım. Birine gözü kapalı güvenmek neymiş o an anladım. Tırmanırken içimde büyük bir mutluluk ve heyecan vardı ama hiç korku yoktu. Nihayet tepeye ulaştım. Başarmanın verdiği zevkle, babama el salladım. Babam, telefonuyla fotoğrafımı çekip o anı ölümsüzleştirdi. Herkesten yukarıda olmak gururumu okşuyordu. O an tüm dünyaya seslenmek istedim. “Ben tek başıma ağaca tırmandım,” diye bağırmak geldi içimden. Uzakta olan annem ve babaanneme baktım. Onlara seslendim ama beni duymadılar. Daldan bir elma kopardım. İştahla bir ısırık aldım. Hayatımda yediğim en güzel elmaydı. Bir tane de babama koparıp aşağı attım. Babam, yerdeki küçük kovayı bana doğru uzatarak, “Haydi bakalım. Topladığın elmaları bunun içine koy,” dedi. Dala tutunarak kovayı aldım. Düşmemeye çalışarak elmaları toplamaya başladım. O sırada annem beni gördü. Ellerini beline götürerek, “Benim oğlumun ağaç tepesinde ne işi var?” Diye sordu. Babam güldü. “Ne var? Oğlumuz da her çocuk gibi ağaca tırmanmak istedi.” Diye yanıt verdi. Annem, “Çocuğum ağaçtan düşerse hesabını senden sorarım,” diyerek babamı tehdit etti. Ben de elmaları toplarken onlara gülüyordum. “Merak etme anne. Bana bir şey olmaz,” diye bağırdım. Annem, “inşallah oğlum,” diyerek oradan uzaklaştı. Bir elmaya uzanmaya çalışırken ağaçtan kayarak aşağı düştüm. Babam, bir süre şok etkisiyle bana baktı. Sonra hemen yanıma geldi. “İyi misin oğlum?” Diye sordu. Dizim kanıyordu ve bin bir zahmetle topladığım elmalar, etrafa saçılmıştı. “Elmalarım, hepsi dağıldılar,” diye ağlamaya başladım. Annem sesimi duyup yanımıza geldi. O sırada babam beni sakinleştirmeye çalışıyordu. “Bir şey olmaz. Tekrar toplarız elmaları,” diyordu. Babamın sözleri benim umurumda değildi. O kadar çok ağlıyordum ki annem canımın yandığını zannediyordu. Hemen bana sarıldı. Kanayan dizimi görüp daha çok üzüldü. “Ah, benim canım yavrum. Merak etme birazdan dinecek acın.” Dedi. O an ağlamayı kestim. Anneme sarıldım. “Canım acımadı ki topladığım elmalar yere döküldüğü için ağladım,” dedim. Ben böyle deyince hepimiz gülmeye başladık.