DEPREMZEDE
Birkaç saniyenin saatlere, günlere döndüğünü gördünüz mü hiç? Göz açıp kapama anının her şeyin yerle bir olma anı olduğunu gördünüz mü? Ben gördüm! Hem keşke tek gören ben olsaydım sadece. Yüzlerce, binlerce ve milyonlarca insan gördü, yaşadı. Ben onlardan sadece biriyim. Ben o denizin kenarına vurmuş bir kum tanesiyim sadece.
Kaç ay geçti o kara gecenin, o kahredici günün ardından. Yıkılan onca şehir, yitirilen on binlerce hayat. Kaç hayat söndü sayısı meçhul, kaç aile dağıldı acısında meczup. Şimdi anılar okyanusunun kıyıma vurduğu hatıralar arasında can çekişiyordu. Dünüm yok artık, bugünüm karanlık yarınlarım belirsiz.
Aslında böyle değildim ben, çok mutlu bir çocukluk geçirip kocaman ailenin sadece bir ferdiydim. Ailem, dedem, amcam, kuzenlerim hepsi ile aynı binada yaşadım orada doğdum, kocaman bahçemizin kocaman ağaçlarında sallandım. Elmaların kırmızı olanını toplayıp, en taze eriklerle doyurdum karnımı.
Mutlu bir ömre doğup, huzurlu bir hayat sürdüm. Kaç yılın böyle geçti diye sormayın bilmiyorum. Yani aslında biliyorum da, ömrümün bu anılarda kalmasına ağlıyorum. 16 yaşındaydım bir müteahhidin kapımızı aşındırdığını hatırlıyorum. Büyük vaatleri vardı. Bahçeniz büyük bunu değerlendirmeliyiz. Daha büyük daha modern bir evin vaadi etkilemişti elbet büyükleri. Sağlamlığı konusunda sözler verip yeminler etti. Babam, ah canım babam ne kadar istemese de ben ona yalvardım yakardım. Hani seviyordun ağaçlarını demeyin evet seviyordum. Ama modern bir evde yaşamak o yaştaki bir kızı tabi ki de etkilerdi. Etkilendim. Babama yalvardım yakardım ağladım zırladım ve sonunda ikna ettim. Birkaç ay sonunda binamız hazırdı. Bizim üç katlı binamızın yerini 10 katlı koca bir bina inşa edilmişti. 20 daire vardı bize iki, amcama iki dedemlere de bir daire düşüyordu. Evin en güzel odalarından birini kendime almıştım. İçini istediğim gibi düzenlemiştim. Hatta biliyor musunuz? Kardeşimle bunun için kavga bile etmiştik. Ona küçük bir oda kalmıştı. Babamın biricik kızı olarak gönlünü kırmıştım kardeşim Ali’nin. O odanın ona mezar olacağını nerden bilebilirdim ki.
Kaç pişmanlık sığdırır insan gözyaşlarına inanın tahmin dahi edemezsiniz. Sayısını saymaya kalksam parmaklarım yetmez. Ama elimden gelen artık sadece ağlamak. O istediğim ev, o her santimini tek tek döşediğim ev artık sadece bir enkaz. Ve ben o enkazın altından saatler sonra çıkarılan bir depremzede; ölmeyi bile beceremeyen. Ölmenin bile bir nimet olduğunu anlıyorum şimdilerde.
Biliyor usunuz, her şeyini, tüm sevdiklerini kaybetmiş birine ölüm artık korutucu değildir. Mesela ben önceleri mezarlıklardan çok korkardım. Yanından geçmem bile içimin ürpermesine yeterdi. Ama şimdi durumlar başka. Kaç geceyi mezarlıklarda sabah ettim bilmiyorum. Kaç gece misafir oldum babamın dizlerine, annemin koynuna bilmiyorum. Abimin omuzları hep rahattı zaten kardeşimi kucağına alamadım ama kucağına uzandım onca gece.
Herkes normalleşti, her şey normale döndü. Kutlamalar yapıldı düğünler kuruldu. Kurulsun elbet ama unutulmasın isterdim olanlar. Hatırlansın ölenler. Ben binaların altında kalmış onlarca aileden yalnızca birinin sadece bir ferdiyim. Size binamızın müteahhidinin yaptığı savunmayı söylemek istiyorum:
“Vicdanım rahat, 44 bina yaptım, 4’ü yıkıldı. Benim vicdanım rahat. Asrın felaketiydi ben de mağdurum.”
‘Şuan bu masada oturduğuma bakmayın çocuklarım. Şuan karşınızda öğretmen olarak değil de bir depremzede olarak oturuyorum. Sizlerden rica ediyorum. Kim olursanız olun, hangi işle uğraşırsanız uğraşın ama işinizi en iyi şekilde yapın. Çalmayın, çırpmayın. Ne adar kârınız olursa olsun, fark etmez. İşinize ve kendinize hakaret etmeyin. Bir seçim yapmak zorunda kalırsanız eğer yaptığınız hatalardan etkilenecek olan; bakkal Mehmet’i, Muzaffer amcayı, Zehra teyzeyi, ve depremden etkilenen şehirlerden herhangi birinde kaybedilmiş onlarca yavrucağı ve kardeşim Ali’yi düşünün. Bunu bugün sizlere anlatma sebebime gelecek olursak çocuklar meslek tanıtımları için yarın oklumuzda bir etkinlik düzenlenecek. Ben bugün anlatıyorum ki sizler yarın seçimlerinizi yaparken kimin yaralarını sararım, hangi meslekte daha çok yararlı olurum diye düşünüp öyle seçin. Öyle karar verin yarın ne olacağına.’
Cümleler henüz ağzımdan çıkmışken teneffüs zili çaldı. Ben Sevda. Öğrencilerime bakarken neler geçmiyor ki aklımdan. En güzel yarınları oluşturacaklar bizlerin ve büyüklerimizin düştükleri hataya düşmeyecekler. Buna inanıyorum. Bunu temenni ediyorum…