Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Afyon 9°C
Açık
Afyon
9°C
Açık
Pts 9°C
Sal 7°C
Çar 7°C
Per 9°C

BİR ÇOCUK

BİR ÇOCUK
17 Aralık 2024 20:00 | Son Güncellenme: 17 Aralık 2024 20:04
88
A+
A-

Gözlerini yavaşça araladı. Başındaki ağrı dayanılabilir seviyedeydi. Etrafı yine karanlıktan ibaret. Önüne baktığında yıllardır alışık olduğu manzarayı görmüştü. Herkes uyuyordu. Biri ayaklarının ucuna kıvrılmış, diğeri yere serecekleri başka battaniye olmadığı için betonun üzerinde uyuyordu. Bazıları ise demir parmaklıkların arasından ellerini geçirmiş, özgürlük düşleriyle uyumaya çalışıyordu. Odada dışkı ve sidik kokuları hakimdi. Herkesin ortak olarak kullandığı çeşmeden, birkaç saniyede bir su, içmek için kullandıkları kaseye damlıyordu.

Kimseden çıt çıkmıyordu fakat daha fazla uyuyabileceğini sanmıyordu. Bu lanet yerde uyumak da, uykuya dalmakta çok zordu. Yaslandığı duvardan sakince kıpırdandı. O sırada uyandığını fark eden gardiyan, demir kapıyı yavaşça açıp adamın ona yaklaşmasını işaret etti. Adam çabucak yanaştı.

“Sen okumuş adamsın değil mi?” diye sordu.

“E-e-evet.” diye cevap verdi adam korku dolu bir fısıltıyla.

“Hikaye biliyor musun?” diye sordu gardiyan.

Adam şaşkınlıkla da olsa başını evet anlamında salladı. Belki 10 yıl oluyordu bu hapiste kalalı fakat hiç böyle bir soruyla karşılaşmamıştı.

“Sessizce takip et beni.” diye ekledi gardiyan ve hücre kapısını yavaşça araladı. Adam hücredeki diğer 7-8 kişiyi de uyandırmamak için sessiz adımlarla çıktı hücreden. Bu koca koca adamlara hikaye mi okuyacağım diye düşünüyordu karanlık koridorda ilerlerken. Ne derse yapacaktı. Ölmek istemiyordu.

Onu aldıkları hücre 2 kişilikti. Ama koridorun sonundaki hücreler 10 kişiye kadar kapasiteye sahipti. Fakat bunun bu insanlar için bir önemi yoktu. O hücrelere bile 20 kişiden fazla insanı tıkmışlardı. Uzun süreden beri güneş görmeyen cildi kaşınıyordu. Gerçi alışmıştı bu duruma çoktan. Bu sırada önündeki gardiyan 2 kişilik hücrelerden birinin kapısını araladı. Gardiyanın içeri hareketlenmesiyle korku dolu bir kadın çığlığı sardı etrafı. Adam içeriye bakınca kadının 20’li yaşlarda olduğunu düşündü. Ama yanındaki 4-5 yaşlarındaki çocuğu görünce irkildi.

“Çocuğa hikaye anlat.” diye emir verdi gardiyan. Adam hiç düşünmeden girdi hücreye. Ama olayın şokunu atlatamamıştı. Bu çocuğun burada ne işi vardı?

Gardiyan hücrenin kapısını kapatıp dışarıda beklemeye başladı. Adamda kadına sakince yaklaşmaya devam etti. Kadın gardiyan dışarı çıkınca korkusu bir nebze azalmıştı. Ama adamı da tanımıyordu.

“Sizin kızınız mı?” diye işaret etti çocuğu. Kadın başını evet anlamında salladı.

“Ne hikaye anlatmamı istersiniz?” diye sordu. Kadın boş gözlerle adama bakmaya devam etti. “Hikaye” sözünü duyan kızın gözleri parlamıştı. Sarı saçları vardı. Gözlerini karanlıkta seçemiyordu.

“Merhaba.” dedi küçük kıza sevecen bir sesle adam. Uzun zamandır kendi kızını da görmemişti.

Kız cevap vermedi. Ama adamın hikaye anlatmasını bekliyordu bakışlarıyla.

“Bir zamanlar, çok uzun kanatları olan bir kuş varmış.” diye başladı anlatmaya. Lakin kızın bir anda sorduğu soruyla duraksadı.

“Kuş ne amca?”

“Kuş ne mi… Eee kuş, ağaçlarda yuva yapa…”

“Ağaç ne amca?”

Adamın gözleri yaşarmaya başlamıştı. Hayatında hiç ağaç bile görmemiş bu çocuğa, nasıl hikaye anlatacaktı ki?

“Sana şarkı söyle-memi ister misin?” diye sordu adam hıçkırıkla bölünen sesiyle.

“Eveeet!” diye bağırdı kız sevinçten.

Küçükken kendi kızına uykuya dalmadan önce söylediği şarkıyı söyledi küçük kıza. Annesi de yanında gülerek izliyordu ikiliyi. Böyle anlara çok ender rastlanırdı bu yerlerde. Şarkıyı bitirdi adam. Ayaklandı yavaşça. Ama merak ediyordu, sormadan edemedi.

“Bu çocuk nasıl geldi buraya kızım?”

Kadın soruya cevap vermek istemedi. Öyle bakıyordu sadece. “Buraya gelmedi ki hiç”. Dedi ve devam etti.

“Burada doğdu. Babası da kapıda.”

Kapıdaki gardiyan mı babasıydı kızın? Bu nasıl bir şerefsizliktir diye sıktı yumruklarını adam. Elinden bir şey gelmemenin güçsüzlüğü ile düştü dizlerinin üstüne. Küçük çocuğa sarıldı. Ağlayarak, hıçkırarak sarıldı. Kız da ona sarılıyordu.

“Amca” diye seslendi fısıltıya çocuk.

“Söyle kızım, söyle” dedi adam.

“Amca bana yine kuşları anlatır mısın?”

Adam gözlerinden yaşlar akarken cevap verdi.

“Anlatırım kızım anlatırım.”

O sırada gardiyan yavaşça araladı kapıyı. Adama dönüş işaretini verdi. Adam da kıza son defa sarılıp ayaklandı hemen. Önde gardiyan, arkasında adam, ilerlediler hücresine doğru. Adamın hücresine gelince adam gardiyana fısıltıyla sordu.

“Yarında hikaye anlatmaya gidebilir miyim?”

Gardiyan adamın gözlerine baktı. Yaşlar hala damlıyordu gözlerinden. Dudakları hala titriyordu üzüntüden.

“Olur” dedi gardiyan ve araladı hücre kapısını.

Adam karanlığın içindekileri ezmemek için dikkatlice ilerledi. Yerine uzanıp yasladı kafasını duvara. Bir kız çocuğuna kuşu, ağacı anlatamamanın öfkesiyle, üzüntüsüyle daldı uykuya.

Bu hayattaki amacım, yazdıklarımı birileri şans eseri okursa, koyduğum her noktanın ardından gülümsemeleri, ağlamaları, öfkeleri ve nefretlerinin yüzlerinden okunmasıdır. Nasıl daha iyi yazılır bilmiyorum. Çok iyi yazdığım da söylenemez. Ama yazıyorum işte. Benim elimden, benim için bu geliyor. Fikirlerimi, hislerimi kalem ve kağıtla gösteriyorum. Kimileri bağırarak gösteriyor bu dünyada yerini, ben sessiz kalem dokunuşları ile anlatıyorum. Henüz hayatın okulunda bile acemi bir gencim. Öyle süslü, şatafatlı bir hayatım ve hayalim yok. Kendime tek armağan istiyorum bu hayattan, o da sadece huzur. Bu sebeple buradayım. Yazmanın ruhumda yarattığı huzur sayesinde. Mutlu oldum. Gidip yazdım. Arkadaşım öldü. Gelip yazdım. Nefret ettim yazdım, kalbim kırıldı yazdım. Sevdim yazdım. Sevildim yazdım. Hayatımı yaşadım…Ve ardından yazdım. Derler ki, insanlar bu hayatta var olduklarına biri şahit olsun diye evlenirmiş. Sırf birileri yaşadığına tanık olsun diye… Bende bu yükü birine vermek istemedim. Kalem ve kağıt bana darılmaz umarım. Teşekkürler. “Dünyanın en zor şeyi, yeni bir dünya yaratmaktır. Çünkü kalemin ile oluşturduğun dünyanın, tanrısı sen olursun.” -Ahmet Bayram Topcu-
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.