Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Afyon 25°C
Parçalı Bulutlu
Afyon
25°C
Parçalı Bulutlu
Paz 28°C
Pts 27°C
Sal 27°C
Çar 27°C

BİLGE AĞAÇ VE HÜRRİYET ÖĞRETİSİ

BİLGE AĞAÇ VE HÜRRİYET ÖĞRETİSİ
12 Ağustos 2024 23:03
104
A+
A-

Seher açıyordu ellerini ufukların ardına. Yılkılar zamanın ötesinden uçuyordu. Mitân, dildar olduğu dilber dağına aşkın büyüsünü seslendiriyordu. O sıra, bilge ağaç ise yüreğinde coşan sazendedelerle, semahın serzenişlerini yankılara anlatıyordu. Tüm bunlar olup dururken Siruni böyle görkemli bir seherde henüz köyden çıkmamıştı bile. Uyanmıştı yalnız bir ağırganlık çökmüştü ve tuhaf sihirler içinde ve gelgitlerin arasında sıkışmış bir vaziyette mecali kalmamıştı. O sıra bilge ağaç, “Geç bile kaldı diyerek.” merak içinde beklerken Siruni’yi, Siruni annesi Revşan Hanım’ın odasına geçerek yanına uzanıp kendine gelene kadar oracıkta uzanmayı tercih etti. Bir saat geçmişti ki bir an sonra uyandı ve etrafına bakındı. Vişne kırığı kapılar, tozlanmış sarımsı açık pencere ve bir de Revşan Hanım’ın kafeste beslediği iki keklik. Hiçbir şey dikkatini çekmese bile kafesteki keklikler bir an nazarını onlara kilitledi. Yerinden kalktı ve aksak adımlarla kafese yaklaştı. “Siz neden buradasınız.” dedi kekliklere. Kekeliklerden eril olanı dik ve vakur bir bakışla süzerken Siruni’yi asil ve asi bir tavır arasında Siruni’ye “Bizi yurdumuzdan edenlere sor bunu.” dedi. Siruni bir an afalladı ve haklılık ve haksızlığın cenderesi üzerinde duran köprünün ortasında silkinmeye çalıştı ve sonra eril olana dönerek “Ben de sizler gibi dağları ve ufukları ve dorukları severim, ben de sizler gibi uçamıyorum çünkü kanatlarım yok.” dedi. Kekliklerden dişi olanı atıldı ve dingin ve kendinden emin bir tavırla kanatlarını silkerek “Senin kanatların zihninde bulunan doruklardır. Ne zaman oraya erişirsen bizi de oraya eriştirirsin.” dedi. Siruni kekliklere dönerek şöyle devam etti “Zihnimin kanatları  düşüncelerimin düşlediği kanatlardır. Zira her kanat bir  ufukta uçuyor sizin uçacağınız kanatlar hangi ufuklara uçuyor dedi”.

Keklikler dar bir kürede ve derin bir nefesin üzerinde düşüncelerini süzerken, iç gezegenlerinden zemin yüzüne mahkum bırakılmış Siruni’ye bakarak, “Biz sadece özgürlük istiyoruz!”, “Ve bu sadece senin veya annenin parmaklarını kıpırdatması kadar zahmetsiz bir iş.” “Bu bizim hakkımız” dedi. Siruni, kekliklerin bu haklı talepleri karşısında o an duraksadı ve hemen koşar adımlarla Revşan Hanım’ın yanına varmak için evden ayrıldı. Annesi evin bahçesinde kümesteki tavuklara yem atıyor bir de yumurtlayan tavuk var mı diye bakıyordu. Siruni annesine seslenerek “Anne şu keklikler neden kafeste,  onları neden var olması gereken tabiatın kucağına bırakmıyorsun?” dedi. Revşan Hanım oğlunun bu hallerini sürekli yaşadığı için çok fazla ehemmiyet vermiyor gibi davranarak “Sevdiğim için oğlum.” dedi. Siruni, bu cevabı anlamsız ve dar bir bakış olarak görecek ki “Anne sen beni seviyor musun?” dedi . Revşan  Hanım “Tabiki oğlum neden sevmeyeyim.” ” Peki o zaman beni de dar bir kafese koysana lütfen..! belki hayat kafeste daha güzeldir  ne dersin.” Revşan Hanım bir an için büyük bir gerginlik , sert ve anlamsız bir süzüş ile “Peki neden bu kadar önemsiyorsun bunu, adı bir keklik? Biraz daha gerilen Siruni akıl sermayesini fazla harcamadan  “Çünkü onlar şuur sahibi olmasalar da hayat sahibiler bizler gibi. Hayat, hürriyet ile derc edilmiştir. Hürriyeti alınan bir canlının, hayatının olması neye yarar? Soruyorum sana!” dedi. Anne Revşan Hanım, “Tamam oğlum, git ne yapıyorsan yap!” dedi.

1991 Yılında Şanlıurfa’da dünyaya gözlerini açan Sosyolog-Yazar Erkam Yıldırım ilk -orta ve lise Öğrenimini Yine Memleketi Şanlıurfa’da Tamamladı daha sonra Anadolu Üniversitesi’nde Sosyoloji Tahsilini yapan Yazar Şuan Milli Eğitim Bakanlığında Görev yapmaktadır. Yıllarını Bir edebi tür olan deneme üzerinde yoğunlaştıran yazar 2023 Nisan Ayında Ankara Merkezli Gülnar Yayıncılıktan  Toplam 33 bağımsız Denemeden oluşan Aşikar adlı Bir Kitap Çıkarmıştır.
YORUMLAR

  1. rumuz dedi ki:

    anlatımıyla ve çarpıcı sonucuyla hürriyetin ne denli önem arz ettiği bir yazı olmuş. Tebrik ederiz Yüreğinize sağlık