ATEŞTE YANAN HİSLER
Âdem, sevdiği kızla yan yana oturuyordu. Onun yanındayken çok heyecanlanıyordu. Kalbi küt küt atıyor, içinde atlar koşturuyordu. Âdem, içinde böyle savaş verirken dışarı hiçbir şey yansıtmıyordu. Sevdiği kıza, yani Elif’e doğru döndü. “Hava ne kadar güzel değil mi?” Diye sordu. Elif havayı içine çekti. Kuşların sesine kulak kabarttı. “Evet. Ne çok sıcak ne çok soğuk. Tam bahar havası.” Diye yanıt verdi. İkisi de bir süre sustular. Sözü rüzgâr devraldı. Öyle bir esti ki aniden ürperdiler. Rüzgâr dindikten sonra Elif, söze girdi. “Senin sevdiğin bir kız vardı. Ne oldu? Açılabildin mi?” Âdem, bu soru karşısında utandı. Hemen gözlerini kaçırdı. “Hayır.” Diyerek soruyu kestirip attı. Ayağa kalktı. Çimenlere doğru yürüdü. Bir çiçek kopardı. Elif’e uzattı. Genç kız, teşekkür ederek aldı çiçeği. “Kıza sevdiğini söylemek için neyi bekliyorsun? Bir adamın gelip kızın kalbini çalmasını mı?” Diye sordu. Âdem’in yüzü düştü. Nereden de birini sevdiğimi söyledim diye düşündü. “Elif, bunu yapacak cesaretim yok. Beni sevdiğinden emin olmadan söyleyemem.” Diye yanıt verdi. “Ya hiçbir zaman emin olamazsan…” deyince Elif, Adem de “O zaman ben de kalbime gömerim.” Diye yanıt verdi. Elif’in suratı düştü. Arkadaşının mutsuz olmasına dayanamıyordu. Âdem, Elif’in gözü önünde eriyip gidiyordu. Arkadaşı için hiçbir şey yapamamak kızı üzüyordu. Âdem, Elif’in yüzünü okşadı. “Yapma böyle. Asma suratını. Ben sana kıyamam ki.” Dedi. Elif, saatine baktı. “Benim artık gitmem lazım.” Diyerek oradan uzaklaştı. Âdem, bankta yapayalnız kaldı. Onsuz bir an bile kalmak istemiyordu. O gidince hemen gözlerini kapattı. Hayâlini gözünün önüne getirdi. Hayâli bile içini kıpır kıpır ediyordu. İçinden tüm dünyaya bağırmak geldi. “Seviyorum ulan!” Diye bağırmak ama kendine hakim oldu. Ayağa kalktı. Evine doğru yol aldı.
Eve gittikten sonra Elif’le konuştuklarını düşündü. Duygularını söylemeli miydi? Ya reddederse? O zaman arkadaşlığını da kaybederdi. İşte buna dayanamazdı. İyice düşündü taşındı. Bu aşk yakında içinden taşacaktı. Bunu hissediyordu. Konuşmaya karar verdi. Kendini yatağa attı. Yarını düşünerek uyudu.
Ertesi sabah erkenden kalktı. Kahvaltısını yaptı. Güzelce hazırlandı. Elif’i arayıp buluşmak istediğini söyledi. Genç kız da kabul etti. Âdem, heyecanla evden çıktı. Sanki tüm dünya onun heyecanına ortak oluyordu. Kuşlar bu aşk için ötüyordu, çiçekler bu aşk için açmıştı. Âdem, aşkla arabaya bindi. İçinde taşmak üzere olan bir deniz vardı. Her an aşkımdan ölebilirim diye düşündü.
Buluşacakları yerden içeri girdi. Elif, oturmuş onu bekliyordu. Yüzünde garip bir gerginlik vardı. Selamlaşıp tokalaştıktan sonra Âdem, genç kızın tam karşısına oturdu. Birer kahve sipariş ettiler. “Neyin var Elif? Yüzünde gerginlik var.” Elif, arkasına yaslandı. Kendine çeki düzen verdi. “Çok mu belli oluyor?” Diye sordu. Âdem, gülümsedi. “Çok mu belli oluyor bilmem. Ben senin yüzünün her halini ezbere bildiğim için hemen anladım.” Diye yanıt verdi. O sırada garson kahveleri getirdi. Elif, hemen kahvesinden bir yudum aldı. “Sana bir şey söylemek istiyorum ama bunu nasıl söyleyeceğimi bilmediğim için de biraz telâşlandım.” Dedi Elif. Âdem, çok meraklanmıştı. Elif’e doğru yanaştı. “Doğrudan söyle.” Dedi. Elif, derin bir nefes aldı. “İnanmayacaksın ama ben aşık oldum.” Dedi. O an Âdem’in başından kaynar sular döküldü. Merakla, “Kime? Ne zaman?” Diye sordu. Elif, çok heyecanlandı. “Dün senden ayrıldıktan sonra tanıştık ve ben ilk görüşte aşık oldum.” Diye yanıt verdi. Âdem, bütün söyleyeceklerini içine attı. Orada sonsuza dek yok etmek istedi ama bu imkânsızdı. O an sevdiği kızı sonsuza kadar kaybettiğini anladı. Elif, heyecanla hislerini anlattı. Âdem ise hiçbirini dinlemedi. Kısa bir süre sonra da bir bahaneyle oradan ayrıldı. Kendini evine attı. Bütün hislerini kâğıda döktü. Ardından kâğıdı yaktı. O kâğıtla beraber Âdem’in hisleri de yandı. Genç adam o gün hislerini kalbine gömdü. Bir daha da çıkarmadı.
Kaleminize sağlik…