Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Afyon 7°C
Az Bulutlu
Afyon
7°C
Az Bulutlu
Cum 10°C
Cts 10°C
Paz 6°C
Pts 3°C

ANILARI SAKLA

ANILARI SAKLA
29 Ocak 2025 19:28
44
A+
A-

Hafif topraklı yolda yürürken ağaç dallarından sızan güneş arada gözümü alıyordu. Her tonda yemyeşil ağaçlar, rengarenk çeşit çeşit çiçeklerle doluydu etrafım. En doğru mevsimde gelmiştim. Gerçi meyveler henüz oluşmaya başlamamıştı ama şu manzara bile yeterliydi. Temiz havayı ciğerlerime çeke çeke etrafın güzelliğine kendimi doyurarak varmak istediğim yere doğru yavaş yavaş adımladım. Vardığım yerde o kadar güzelliği taşıyan bahçeler arkamda kalırken önümde gürül gürül akan bir çay vardı. Çaya yakın yerdeki taşlardan birine çöküp içinde bulunduğum masalsı görüntünün tadını çıkardım. Şöyle bi göz gezdirdim etrafıma, çocukluğum bu bahçelerde geçmişti. Koşmayı, ilk oyunlarımı, ilk arkadaşlıklarımı ve ilk aşkımı buralarda yaşamıştım. Büyük birbirine bağlı bir çok bahçede bir kaç ev ve aileler bulunuyordu. O koskoca bahçelerdeki bütün çocuklar beraber doğmuş gibi, kardeş gibi bağlıydık birbirimize. Tek biri hariç. O her zaman oynamaya gelmez, geldiğinde çok durmazdı. Yaşı bizden biraz büyük olduğu için sıkılıyor diye düşünürdük. Çok konuşmazdı da. İkimizin annesi en yakın arkadaşlardı ve biz istemesekte diğerlerine göre daha çok görüşürdük. Biz onlara oturmaya gittiğimizde odasından çıkmaz, bize geldiklerinde ise kitap getirir ve bir köşeye çekilir kitap okurdu. Merak ederdim odasından çıkmadığında orada ne yapıyor, neden benimle hiç konuşmayıp hep kitap okuyor diye. Sonra bende büyüdüm onun yaşına geldim. Bir gün yine onların evinde gittiğimizde bir cesaret odasında gittim.

“Hiçbir zaman şu kapıyı açmayacaksın sandım” dedi. Hatıralar aklımda uçuşurken gözümden bir damla yaş süzüldü. Yaşım akar akmaz kuruyup yüzümü gerdiğinde hissettim dışarda çıkmış olan soğuk esintiyi. O gün odasında girdiğimde hiç eve gitmek istememiştim. Beni de kendi kadar büyükmüş gibi karşısına alımıştı, saatlerce sohbet etmiştik. Halbuki ne anlar o yaşta çocuklar sohbet etmekten. Oyun oynamak aklımdan bile geçmemişti. O akşamdan sonra en yakınım o olmuştu. Onunda ben. Kimseyle konuşmayan beş yaşından beri pek oyun bile oynayamayan çocuk benimle her şeyi yapar olmuştu. Bir kere cesur davrandığım içindi bu. Ben liseye geçeceğim zaman yanıma gelmişti. Tercih verileceği zaman konuşmak istemişti.

Anılardan beni çalan telefonum uzaklaştırsa da kafamdaki anı, hatırladıkça en mutlu olduğum anılardan biriydi. Bölmek istemedim ve bakmadan sesini kapattım. Hislerinden bahsetti, küçüklüğümüzden beri ben onun yanına gidene kadar ne kadar çekingen olduğundan, birkaç yaş büyük olduğu için benimde onun gibi düşünebileceğimi, onun gibi hissedip hissedemeyeceğimi bilmediğinden sürekli geri durduğunu anlattı. O bilmiyordu ama anlamıştım. Küçük de olsam hissetmiştim. Benim konuşmama müsade etmeden tek bir şey daha söyleyip gitmişti. “Benim gibi hissediyorsan benim olduğum yere gel.”

Gözlerimden yaşlar ikişer üçer akmaya başlamıştı. Taşınmak zorunda kaldığımızdan haberi yoktu. Neden gitmem gerektiğini bile söyleyecek vakit bulamamıştım. Eski zamandı o yaşlarda telefonumuz da yoktu ona ulaşabileceğim bir yol da yoktu. Öylece onu sevmediğimi o yüzden gittiğimi düşünerek yıllar geçirmişti belki de. Belki de hiç aklında gelmemiştim, çocukluk aklı diyip geçmişti. Ama ben yıllar sonra buraya bu kadar acı bir şekilde dönmeme rağmen sanki o çocuk beni orada bekliyormuş gibi, görse acımı anlayıp sarılacakmış gibi buluştuğumuz taşa gelmiştim. Oysa yıllar geçmiş biz büyümüştük. Nerede olduğunu, nasıl olduğunu dahi bilmiyordum. Annemle birlikte yolumu da kaybedip en son emin adımlarla yürüdüğüm yola atmıştım kendimi. Geçmişime…

Bazıları için geçmiş bir kara çukurdur. Bazıları gülümseyerek hatırlar, bazıları dönüp tekrar yaşamak ister, bazılarıysa hatırlamamak, tamamen unutmak için her şeyi yapar. Ben dönüp tekrar  yaşamak isterdim. Her şeye sahip olduğum, gerçek mutluluğun ne olduğunu bilmekten ziyade hissettiğim bir geçmişim vardı. Öylesine güzel bir geçmişten sonra bugünüm o kadar karanlık ve kirliydi ki. Esen rüzgar bana bahçenin yürüdüğüm tarafındaki hanımellerinin kokusunu getirmişti. Esinti iyice soğuk olmayav ve  beni hafifçe soğuktan titretmeye başlamıştı ama kalkmaya niyetim yoktu. Arkamdaki çalılıktan gelen çatırtı seslerine dönmezdim aslında. Buralar eskiden güvenliydi çünkü ama şimdi ne durumda olduğunu bilemediğimden irkilerek arkamı döndüm. Hafif loş hale gelmiş havadan dolayı tam seçemesem de ağaçların arasından çıkıp bana doğru yaklaştığında uzunca bir adam gördüm. Garip bir his sarmıştı etrafımı. Bana iyice yaklaştığında gözlerinden o garip hissin ne olduğunu anlamıştım. O çok sevdiğim ela gözleri… Elinde en sevdiğim çiçekler, hanımelleri ve o yıllar sonra burada karşımdaydı.

Hayat bana yine bir oyun oynuyordu.

“Yaşamak için ayağa kalkmamışsan yazmak için oturmak boşa”
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.