CAN YAKAN Ve CANI YANAN
İnsan hangi iç güdülerle doğar? Merhamet de canilik de doğamız gereği içimizde midir yoksa doğduktan sonra büyüme sürecimizde mi ediniriz bunları? İnsanlar süre gelen çağlarda evrile evrile ilerleme kaydetmiştir aslında ama bizim içinde bulduğumuz çağda bunun çok zıddı bir şekilde gerilemeye, insani tüm duyguları, içgüdüleri ve edinimlerini kaybetmeye başladı. İçlerinde yetiştirdikleri vahşi o karakterleri korkusuzca meydana salmaya başlayan insanlar ve bunlara içlerindeki vahşiliğile yakışır cezayı vermeyenlerle birlikte çağımızdaki gerileme daha önce hiç görülmemiş şekilde hızlandı. Merhamet, vicdan ve inanç hiç olmadığı kadar tüketildi. Biten hakkaniyet ve işlemeyen adaletle bu gerilemede canı yanan, canı alınan insanlar sadece yaşadıkları acılarla baş başa kaldılar. Bu acılar bu çağda özellikle de bizim toplumumuzda kadınlar üzerine doğdukları anda bırakıldı. İçindeki caniliğin çıktığını söylediğimiz insanlar bazen bir sinir krizi bazen bir namus meselesi bazen psikolojik sorunlar ya da kullanılan uyarıcılar gibi sebeplerle bu eylemleri yaptıklarını savunuyorlar ancak bu saydıklarımız hiçbir zaman ne bir insanın canının alınmasına ne de canının acıtılmasına yol açabilecek geçerli sebepler değildir. Kaldı ki bu sebepler sadece savunma yapmak için ortaya atılan düşüncelerdir. Asıl mesele gücünün yettiğine eziyet etme fikriyle zevk alan ve bunu hayata geçirdiğinde karşılık olabilecek bir ceza almayacağını bilen canilerin bundan cesaret almasıdır. Canı yanan ve sesi bile duyulmayan yüzlerce kadın, çocuk ve bebekler var bizim ülkemizde. Biz ses olmazsak, onların artık yapamayacağı şekilde haklarını ve adaleti aramazsak bir gün bizimde aynı şeyleri yaşamamız kaçınılmaz olacaktır. Susanlar sıranın kendisine gelmesini bekleyenlerdir.