ZİHNİMİZE GİRENLERİN PROSPEKTÜSÜNE HİÇ BAKTINIZ MI?
İnsan doğduğu zamandan öldüğü zamana kadar hep bir arayış peşindedir. Özellikle de fikri arayışın… Bu konu da o kadar açız ki; bulduğumuz ilk bilgiyi zihnimizin aç derinliklerine gönderiyoruz. Peki doğru mu yapıyoruz? Kaçımız bilginin doğruluğuna ya da kaynağına bakıyoruz. İtiraf etmeliyiz ki bir çoğumuz görmezden geliyoruz. Bu böyle mi olmalıydı? Biz değil miyiz doktorun verdiği ilacı kullanmadan hemen prospektüsünü okuyan ya da ilk defa tüketeceğimiz bitkinin neye yaradığını, nasıl kullanırsak bize zarar verip vermeyeceğini araştıran veyahut ilk defa yiyeceğimiz yemeğin içine ne konulmuş diye bakan. Midemize gösterdiğimiz özenin yüzde kaçını zihnimize gösteriyoruz? Cevap koca bir muamma koca bir bilinmezlik silsilesi. Bu böyle olmamalı Canım Okur. Böyle olmasın ki zihnimiz sindirim sıkıntısı çekmesin. Bilgi bünyeye tıpkı bir ilaç gibi şifa da verebilir; zehir de olabilir. Hiç bilgi zehirler mi demeyin, öyle bir zehirler ki ölümünüz bile olabilir. Sorgulanmayan prospektüsüne bakılmayan her bilgi zihni zehirler; sizi de ipe götürür. Haberiniz olmaz içten içe sizi tahta kurusu gibi tüketir.
Bilgi bünyeye alındıkça iç gıdıklayıcı bir hâl alır tıpkı tadına doyulmayan bir şeker gibi aman diyeyim ki kanmayın bu tada. Sonra tatlı tatlı bilgi komasına girmeyelim değil mi? Artık midemize gösterdiğimiz özeni zihnimize de göstereceğiz değil mi?