Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Afyon 21°C
Çok Bulutlu
Afyon
21°C
Çok Bulutlu
Çar 23°C
Per 20°C
Cum 14°C
Cts 14°C

YAŞAMAK İSTİYORSAN; YAŞAMI YAŞATMAYANLARI ÖLDÜRECEKSİN

YAŞAMAK İSTİYORSAN; YAŞAMI YAŞATMAYANLARI ÖLDÜRECEKSİN
25 Şubat 2025 19:00
88
A+
A-
YAŞAMAK İSTİYORSAN YAŞAMI ÖLDÜRENLERİ YAŞATMAYACAKSIN
                                                 ”Yaşamak İstiyorsan Yaşamayı göze almalısın”
Sebahattin YAŞAR
    Diyordu ki; “Yaşamak, yaşamayı göze alanların işidir.” Göze almak kadar yaşamak, eğer ki yaşamayı bilenlerin işi ise; peki “İnsan bu alemde hayal ettiği müddetçe yaşar” diyen Yahya Kemal’in bu sözünü hangi civara, zihnimdeki ve yüreğimdeki hangi cihana, kıtaya ve hangi kavmin diline yerleştireceğimi düşünmek için parçalanmış hayatların kulu olanın köleliğine “dayatılan rıza ile yaşaması” yaşamak, yaşamayı göze alanların işi midir? Ve soruyorum… Yaşam bunun neresinde..?
    Yaşamak, makamla, mevki ile parayla, zamanla eğer satın alınabiliyorsa modern çağın vahşi pençesi altında; çırpınmak ve direnmek, barışın, hak, hürriyet ve adaletin bir militanı olmak suç olabilir mi..? Ve yaşamak hür değilse, ölmek ulvi ve adil bir kazanımdır.
      Yani hak, adalet ve hürriyet için yapılan bir savaşta sivil itaatsizlik etik değil midir..?
     Yaşamak eğer bulup kendini, tanıtmış ve yaratmışsa; işte o zaman “yaşamak yaşamayı göze alanların işi olmaz mı?” Ama bunun için aldığın nefesin, umudunun hayallerinin, anlam arayışındaki hürriyetinin seslenişinin gür adil ve hür olması gerekmez mi? 
    Eğer ki her doğan gün bir doğumun sancısını taşıyorsa ve eğer yaşamak istiyorsam tanrının istediği gibi ve hayal ettiği gibi, sanat eserlerimi kendi cüz’üm deki kabiliyetlerimle yapabilmeyi ve kendi kavminin dili ve sesi ile “yaşamak” adlı şarkıyı kendi lisanım ile hayatlandırmayı ve hakikatin sanatı ile anlatı haline getirerek “yaşamak, ölüme duyulan bir isyanın çabasıdır” dememeyi öğretmek için bir fırsat sunamaz mı bana..? 
 
    Albert Einstein ne demişti; “cevapları olan insanları değil, soruları olan insanları dinleyin.” Yani bir insanın zekası verdiği cevaplardan değil sorduğu sorularla ölçülür. Şimdi soruyorum; sorgulanmayan bir yaşamı göze almaya gerek var mıdır..?
   İşte tam da bu nokta-i nazar ile fehmedilenin hayatın veya yaşamın önemsizliği değil; kısıtlanmış, parçalanmış, satın alınmış, bürokratik ve yönlendirmiş inanç sistemlerini kafeslerine alınan ve “Hapsedilen yaşamı” nasıl başım gözüm üstüne alabilirim..? hiç bu soruyu sordununuz mu kendinize. İşte ben soruyorum..!
   Eğer “yaşamı, yaşatmak istiyorsan” öldürenleri, öldüreceksin. İşte bunu yapabiliyorsan yaşamak, yaşamayı göze alanların işi olur ve insanı yaşatan şey;  ekmek yemek ve içmek değil; insanı yaşatan şey; hayalleri duyguları, leaifleri, zihnindeki kurgu ve kaderindeki sorgulamaları ve eğer yaşamak alınacaksa bir başın ve gözün üstüne. O zaman putlara tapanlar gibi değil, putları yıkanların yanında durmak gerekmez mi..?
    İbrahim, Yakup, Muhammed ( a.s.v) , İsa, İshak ve Zekerriya gibi… Pak, dürüst ve emin bir şekilde ve tercih senin; şeytanlar ile paslaşarak atılan bir golün galibi; maçı alsada; yaşamı asla..! Cihanı asla..! 
     Yani, direnmek; sadece dirençli olanların değil aynı zamanda yaşamak , Yaşamı isteyenlerin ellerinede tutuşturulmuş bir incidir. Yaşamak, Yaşamı yaşatmak adına ödenmiş bedellerin ödülüdür. Zira Heraklit gibi. “Hayat bir değişimdir; her şeyin bir akış içinde olduğunu kabullenmeliyiz.” Bu kabulleniş, kendimizi yaşamak adlı sahnede hür ve özgürce bulduğumuz sokaklarda var oluşumuzu şekillendiren ve olgunlaştıran kazanımların kabullenişi. Dayatılmış zorunluklar ile maruz bırakılmış kabullenişler değil.
    Yani şeytanlar ile paslaşarak atılan bir golun galibi; maçı alsada; yaşamı asla..! Cihanı asla..! 
Zira;
1- Göze alınacak bir yaşam, ödenecek bir bedelin ödülüdür. Ödenmemiş bedellerin ödülü olmaz. Yaşamı da..!
2- Yaşamak istiyorsan öldürenleri yaşatmayacaksın..”
Şuanlık birincisini tercih ettiğim için  Tanrıya şükretmelisiniz..!
SOSYOLOG/ YAZAR 
ERKAM YILDIRIM
1991 Yılında Şanlıurfa’da dünyaya gözlerini açan Sosyolog-Yazar Erkam Yıldırım ilk -orta ve lise Öğrenimini Yine Memleketi Şanlıurfa’da Tamamladı daha sonra Anadolu Üniversitesi’nde Sosyoloji Tahsilini yapan Yazar Şuan Milli Eğitim Bakanlığında Görev yapmaktadır. Yıllarını Bir edebi tür olan deneme üzerinde yoğunlaştıran yazar 2023 Nisan Ayında Ankara Merkezli Gülnar Yayıncılıktan  Toplam 33 bağımsız Denemeden oluşan Aşikar adlı Bir Kitap Çıkarmıştır.
YORUMLAR

  1. Süheyla Semaoğlu dedi ki:

    Harika bir eser kaleme almışsınız, sesli okudum dava ruhunu içimde hissettim. Hoşuma giden yerler çokça yazınızda, cesurca hakikatleri yazmışsınız. Kaleminiz keskin olsun.
    “Eğer, yaşamı, yaşatmak istiyorsan öldürenleri öldüreceksin.”

    1. Erkam Yıldırım dedi ki:

      Kıymetli Yorumunuzdan dolayı çok teşekkür ederim Kıymetli Süheyla hocam..

      Varolun.