UMUT UĞRUNA
Eskir bir gün her şey. Bir an bakarsınız ki, çoktandır bir toz bulutuna karışmış ve artık o delicesine gönülden bağ kurduğunuz somut veya soyut şey, artık sizinle değildir. Hayat, acımasızca davranmıştır bu konuda; belki de yalnızca zaman, bizlere karşı gaddar olmuştur. Ya da belki de bizler, illaki birine bu suçu yıkmaya çalışırız, değil mi? Zamanın geçişini, kaybedilenleri ve geriye kalanları sorgulamak, insanın doğasında var.
Açıkçası, birçok şeyin cevabını bilmeyen bir insanım ben. Cebimde taşıdığım kitabın kaçıncı sayfasında kaldığımı bile hatırlamayan bir insandan ne hatırlamasını beklersiniz ki? Bu kaybolmuşluk içinde, anıların silikleştiği bir yerde duruyorum. Zaman ne yapsın bu insana? Küçük bir detay için bile vaktini harcayamayan bir insan uğruna, hangi güzellikleri sunsun bu ölümlüye?
Gözlerim, geçmişin tozlu raflarında kaybolan hatıraları ararken huzura erişmek… Çok uzun zaman önce tatmıştım bu duyguyu. Belki de yanlış hatırlıyorumdur ya da sadece hayal ediyorumdur. Huzur, bir zamanlar aklımın köşelerinde parlayan bir yıldız gibi, fakat şimdi kaybolmuş bir ışık.
Zaman, bizi şekillendirirken, anılarımızı da birer heykeltıraş gibi oyar. Her hatıra, bir yudum mutlulukla karışık bir melankoli taşır içinde. Geçmişin özlemi, geleceğin belirsizliğiyle birleştiğinde, içimde bir boşluk oluşturuyor. Kim bilir, belki de bu boşluk, bir gün yeniden dolacak. Ama şimdi, belirsizlik içinde kaybolmuşken, sadece geçmişin anılarını taşımakla yetiniyorum.
Hayatın bana sunduğu güzellikleri kaçırmış olabilirim ama umudum, yine de içimde parlayan bir kıvılcım. Belki de her şey yeniden başlayacak; belki de toz bulutları arasında kaybolan, yeniden keşfedilecektir. Ya da sadece kendini kandırmaya çalışan fani bir ölümlü olmakla yetineceğim.
“Fleque semper arcum tendit Apollo.”
Hep derim “umut ne güzel kelime ‘belki’leri ‘bazen’leri barındırır içinde ”
Umudunuz daim kaleminiz keskin yayınız gergin olsun
Yüreğinize sağlık