SEVGİ VE İSTENÇ
İnsanoğlunun dünyaya gönderilmesine sebep olan şey bir eylemi gerçekleştirmesiydi. Bu eylem her ne kadar yasak olsa da isteği karşısında bir engel teşkil edemedi. Ve sonuç olarak Yaradan kendi ruhundan üfleyerek yeni rolünü ifa etmesi için dünya sahnesine gönderdi insanı. Yeni senaryosundaki ilk görevi ise sevmekti, sevgiyi bulmaktı. Sahip olduğu ruh ona bunu yapması için gerekli enerjiyi verecekti.
Her şeyin bu şekilde başladığına inandığımız bu hikâyede insanoğlunun ruhunun derinliklerinde yatan iki duygu ile karşılaşırız: “Sevgi ve İstenç”. Bu iki duygu insanı yoktan var etmiş ve vardan da yok edecektir. Adına yaşam denilen bu serüvende, insan bir şeylerin olmasını isteyerek yarınlara kucak açmış ve bir şeyleri severek yaşadığı zamana anlam katmıştır.
İstenç, insanın diri kalmasını sağlayan, insana ne için yaşadığını hatırlatan ve onun bir hedef ve gaye uğrunda ayakta kalmasını sağlayan içsel bir güçtür. Gecenin bir yarısında eline kağıt ve kalem alarak arzusunu gerçekleştirmesi, sabah sıcak yatağından kalkıp işe gitmesi, zorluklar karşısında yılmaması onun varmak istediği nokta için yaşadığını gösteren kanıtlardır. Nihayetinde insan hayaller kuran ve hayallerine erişmek isteyen bir canlıdır. Peki ne için yaşadığını bilen insan, ne ile yaşadığını bilir mi? Tolstoy bundan 140 sene evvel cevaplamıştır bu soruyu “İnsan Ne İle Yaşar?” kitabı ile.
Dünyaya gönderildiğinde ilk insan; kendi cinsinden, etinden ve kemiğinden bir canlı aramıştır. Şüphesiz, bu arayışa sebep olan şey yalnız kalmamak, başka biri ile anlamlı bir bağ kurup kendini tamamlamaktır. İşte bu noktadan sonra insan, kendini koskoca evrende konumlandırmak ve aynı zamanda yaşamının merkezini belirlemek için bir yola çıkmıştır. Bu yolda onun ilerlemesini sağlayacak, düştüğünde ayağa kalkmasına destek olacak, yorulduğunda ona dayanabilecek gücü verecek olan şey sevgidir. Aslında ona yaşamın ne olduğunu hatırlatan şeydir, sevgi.
İstenç ve sevgi ayrı ayrı anlatılamayacak düzeyde anlamlar barındırsa dahi bir araya gelmeleri ile insanın neden diğer tüm canlılardan üstün yaratıldığını açıklar. Sonuç olarak insan bir isteği sonucunda geldiği bu dünyada sevgisi ile yaşayacağı bir yolculuğa çıkmıştır. Bu içsel yolculuğunda onu yalnız bırakmayacak olanın ruhundan birer parça olarak kefesinde sevgi ve istenç duygularını taşır. Bu duyguların yarattığı ahenk anlamlı ve tatminkâr bir yaşam sürmesini sağlar. Fani yaşamı sona erip ait olduğu yere döndüğünde ise onu karşılayacak olan “Ne istedin, neyi sevdin?” soruları olacaktır muhakkak.
—
“Güzel bir hayat istedim.
Güzel anılar, güzel birliktelikler…
Sevmek ve de sevilmek istedim.
Sevgi ile yoğrulmak, sevgili ile yorulmak…”
Kim istemezdi ki! Şüphesiz sevgi ve istemek kelimelerinin en güzel anlam bulduğu cümleler bunlar olsaydı gerek.