KASVET

Bedenimin hayatı yaşadığını sandığı, ruhumun ise bu illüzyona kanmadığı bir dönemin tam merkezinden sesleniyorum. Bir boşluğun içinde süzülüyor gibiyim; uçurtma misali, rüzgâr nereden eserse oraya savruluyorum. Savrulacak kadar hafifim, hafif olduğum kadar da ağır omzumdaki yüklerim…
Ruhum büyük bir arayışta. Haykırıyor içten içe “Nerede çocukluğumun renkleri?”
Ufuktan doğan güneşin ışıldayan sarısı ısıtırdı içimizi. Gece sahneye çıkan ay, süslerdi hayallerimizi. Yağmur bulutlarının griliği huzur verirdi. Bahar dallarındaki yaprakların yeşermesi, yüreğimize umut aşılardı. Ne zaman kaybettik bu duyguların kıymetini?
Hayata yetişmeye çalışırken kuş cıvıltılarını bile duymaz olduk. O kadar hızlı koşuyoruz ki hayatın peşinden, kafamızı kaldırıp parlayan gökyüzüne bakmayı unuttuk. Bir gün yetmez oldu insanoğluna. Hep bir koşuşturma, hep bir telaş… Ne için bu yarış? Sonunda kazanan yok.
Anı kaybettik. Göz kapaklarımızı araladığımız her günün başlangıcı, bulanık bir zaman silsilesiyle devam ediyor. Sevdiklerimize ayırdığımız vakitlerde hissettiklerimiz anlık duygular. Mutluluğun ve sevginin ruhumuza işlemesine fırsat vermeden, bir sonraki zaman dilimine koşar adımlarla ilerliyoruz. Kıymet bilmeden, kıymet görmeden devam ediyoruz… Anı biriktirmekten yoksun, yorgun, gri toz bulutlarına dönüştük.
Tebessüm etmek lüks oldu. Gözlerimize sis sarılmış gibi görmeye başladık dünyayı. Renkler soluk, kokular rutubetli, tatlar bozuk… Ruhumuzu dinlendirmeyi hiç düşünmeden, vücudumuzu dinlendirdiğimizi sanarak, karanlık, boğucu, yorgun bir ruh ile devam ediyoruz yola. Haz almadan, heyecanlanmadan, en kıymetli olanı harcıyoruz cebimizden… Kimi zaman da kredimizden… Zamanı! En nadir olanı, telafisi olmayanı…
Nerede çocukluğumun neşesi?
Mart bitiyor, önümüz Nisan. Yazın ayak sesleri çınlıyor kulağımızda ama duymuyoruz. Çiçekler tomurcuklandı ama görmüyoruz.
Durma vakti gelmedi mi?
Uyanışın habercisi umut, cemrelerle yeryüzüne yağdı. Derin bir nefes alıp hafiften kaldırsak başımızı tüm uğraşlarımızdan…
Hatırlasak kendimizi, en çok da benliğimizi… Silkelenip kasvetin tozlu havasından, parlayan gözlerle baksak hayata… Hatırlayacağız dünü, yarınlara renkler bulacağız. Hayalleri taçlandırıp mutluluğa, huzura kucak açacağız. Her haykırış bir uyanış… Gözlerimizi açıp yaşama vakti.
Hayat ile dans etme vakti…