İMTİHAN KÖPRÜSÜ: KALBİN SEYAHATİ

“Doğrusu güldüren de ağlatan da O’dur.”
(Necm, 43.ayet)
Bir gün havf, bir gün reca…
Biraz korku, biraz umut…
İşte böyledir bir müminin tipik hayatı ya da en azından böyle olmasını ümit ederiz.
Biraz hüzün, biraz neşve…
İniş çıkışlarla doludur hayat… Düşmek de, yükselmek de bu dünya hayatının kodlarında sırlanmış. Bize de bu kodu sabır ve şükür şifrelerini kullanarak çözmek kalıyor.
Çocukken yere düştüğünde acıyla ağlayan bir bebek düşünelim. Belki o an düşmek ona sadece acıyı öğretir; ama zamanla düşüşlerden kalkmayı öğrenir. Her düşüş, bir yükselişin habercisi olur. Yıllar sonra kendi ayakları üzerinde dimdik durabilmesi, o küçük düşüşlerin ona kattığı sabırdandır.
İşlerin her zaman yolunda gitmeyeceğini öğretir hayat kimi zaman. İşini kaybeden bir adam, kendisini en dibe vurmuş hisseder. Ama o düşüş, ona bambaşka bir kapı açar. Belki de hayatında hiç cesaret edemediği bir alanda yükselmesine vesile olur. İşte o an anlar ki düşüş, bir son değil; yeni bir başlangıcın adımıdır.
Bunların dışında hayat, bazen yanılgılarla süslenmiş bir sahne gibidir. Uzaktan bakınca bize mükemmel görünen şeyler bir bakmışsın ki içinde felaketi beslemiş. Dünya böyledir… İmtihanı belki bir üzüm tanesinde belki de bir insanın kalbinde yaşarsın. Bir üzüm tanesi belki bin üzüntü ile beraber gelir. Bir insan kalbi gelir, seni dünyadan vazgeçirir.
Vazgeçersin dünyadan, bir kıvılcım hüzmesi nasıl ki terk-i dünya etmene sebebiyet veriyorsa, tam da öyle! Pusulası bozuk bir kalbe yaklaştığında ancak anlarsın bu dünya aldatıcı lezzetlerle dolu, sonrasında elemleri getiren. Çünkü o kalpte sadece dünyevi arzular vardır, sende olmayan. Sende olmadığı için anlarsın zaten, o kalbin rotasını kaybettiğini…
Sağlıklı bir kalpte dünya ve ahiret birlik içindedir. Çatışmazlar, anlarlar birbirlerini. Böyle bir kalp, mümin kalbidir, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya yarın ölecekmiş gibi ahirette odaklanmıştır. Ayrıca, sağlıklı bir kalp, her mevsimde yeşeren bir bahçe gibidir. Orada çiçekler solmaz, toprak bereketlidir. Ama hastalanmış bir kalp, kurak topraklar misalidir; suyu tutmaz, rüzgârı da yağmuru da bereketsiz geçirir. Çünkü böyle bir kalp Kur’an ve Sünnet merhemlerinden nasiplenmemiştir ve tedavi edilmesi gerekir. Sanki sadece bu dünya için yaratılmış gibi fani olana bir gün fena olacak olana tutunup kalmıştır. Allah’ın ipi dururken dünyanın ipine sarılmış olmanın verdiği boşlukla kendini kaybeder.
Kalbin meyvesi amelidir. Kalpten temiz bir niyet filizlenirse, o filiz en güzel amellerle dallanır. Ama kalp kirlenmişse, niyeti de bulanık olur. Tıpkı kaynağı çamurla dolmuş bir ırmak gibi… O ırmağın verdiği sudan ne bir ağaca fayda gelir ne de bir insana. İşte bu yüzden kalbimizi her gün temizlemek gerek; tıpkı bir aynayı her gün silmek gibi. Çünkü Rabbimizi ancak temiz bir kalple görebiliriz.
“Dünya bir köprüdür. Köprüye ev inşa edilmez.” demiş Mevlana. Evet, dünya bir geçittir, bir köprüdür; ama insanlar bu geçidi ebedi bir mekân sanır. Oraya kök salmaya, orada ebedi bir saray kurmaya çalışırlar. Ama unuttukları bir şey var: Sarayların temeli çürüktür. Dünya nimetleri saman alevi gibidir; bir an parlar, sonra geriye sadece bir avuç kül kalır. Oysa ahiret nimetleri gölgesi hiç solmayan bir ağacın meyveleri gibidir. Hangisi için çabalayacağını bilmek, insanın aklının ve kalbinin bir araya gelmesiyle mümkündür.
Hayat, düşmeden öğrenilmeyen bir yükseliş ve yükselmeden fark edilmeyen bir düşüştür. Vesselam.