HİLELİ SORU

Değerli ürün kilit altındadır, antikacılarda bulunur. Basit ürünler ise her esnafın elinde vardır. Tıpkı insanlar gibi. Değerli insanlar kolay açılamaz, gerçek hislerini kolayca ifade edemezler. Onları değerli yapan bu mudur? Yoksa çok büyük bir hata mı var?
Babam, hayatın %90’ının “hayır” demek olduğunu söyledi. Hayatta çoğu şeye “hayır” diyebilen insan muhtemelen başarılı olur. Çünkü her şeye “evet” demek iyilikle ilgili değildir, korkaklıktır.
“Ben de zamanında hatalar yaptım.” dedi. Ama neler yaptığını söylemedi. Sonrasında uzun uzun konuştu, benim onun geçmişinde yaptığı hataları yapmamam gerektiğinden bahsetti. Ama kendi seçtiği şıkları söylemeden anlatmaya çalıştı, acizce. Anladım biliyor musunuz? Aslında seçenekler uzaktan bakıldığında çok temiz görünüyor. Seçmek zorunda olduğun anlarda ise buğulu, belirsiz. Ama gerçekte her şey ortada ve fark edilecek kadar belirgin.
Ama bana hata yapmaya lüksüm yokmuş gibi davranılması adaletli gelmiyor. Hata yapmayan insan yokken, bana hata yapmamamı öğütlemek neyi değiştirecek? O değil de, bu hatayı yapacağım bu sefer. Seçenekler değişse bile sonuç değişmeyecek. İnan… İnan ben de istiyorum hatasız ilerlemeyi. Ama bu yaşıma kadar pek başaramadım bu hayalimi. İşte gerçek bir hayal: Asla ulaşılamayacak kadar kusursuz.
Babam, her zaman saygı duyduğum biri oldu. Hep… Çok bilgili, çok güçlü, çok sakin, çok umursamaz… Tüm güzel özellikleri “çok” ile başlıyor babamın. Bu konuda şanslıyım ama aynı zamanda iyi hissettirmiyor. Geçmişinde iyiyi ve kötüyü ayıracak kadar birikimli ve bunu oğluna anlayacağı şekilde aktaracak kadar bilgili bir babam var. Ama oğlunun ne istediğini bilmeyen bir baba. Yapmak istediğim her şeye “evet” diyen bir baba, bana hayatın %90’ının “hayır” demek olduğunu söyledi. Kötülükleri anlatan baba, geçmişindeki günahlarını benden sakladı. “Uzak durman gerek.” diye ekledi.
İnsan, bir şekilde seçimleri konusunda yönlendirilen, özgür olmayan bir varlık. İrademiz, başkalarının elinde çok kolay şekilleniyor. Olduğumuz kişiyi biz seçmiyoruz, başkalarının inşa etmesini izliyor ve tanık oluyoruz sadece. Bu yüzden seçimlerimin sonuçları ne olacak diye düşünmenin anlamı olmadığını fark ettim. Benim seçmek istediğim şeyler miydi ki bu zamana kadar yaptıklarım? Yaşadığım ve yaşattığım her şey, gerçekten benim isteğimle mi oldu? Yoksa en başından beri ruhuma böyle mi yazılmıştı ebeveynlerim tarafından?
İnsan biraz büyüyünce, fark ettiğini sanıyor çoğu şeyi. Anlam arayışını, tutkularını bir bir öğrendiğini düşünüyor. Ama bilmediği onlarca tutkunun arasından sadece 3-5 tanesi ona sunuluyor. Özgür bir seçim, hileli bir soru. Belki de hayat dedikleri budur.