EĞİTİM VE ETİK

Eğitim üzerine çokça araştırmalar yapılan, üniversite bitirmiş insan sayısının azımsanmayacak derecede arttığı bu çağda; bu kadar kötülüğün, empati yoksunluğunun peyda olmasının sebebi üzerine kafa yormanın her insanın görevi olduğu düşüncesindeyim.
Çocuklarımıza aşılamaya çalıştığımız ya da aşılanmaya çalışılan eğitim sistemi mesela çocuğa, sadece bilgi yükleme odaklı. Bilgi deposuna çevirmeye odaklı. Oysa bilgi yüklemekten ziyade o bilgileri etik çerçevesinde öğretmek önemli.
Yaratıcı insan yetiştirmek için sarf edilen çaba kadar o yaratıcılığı, bilgiyi, eğitimi etik çerçevesinde nasıl kullanması gerektiğini, etik değerlerin ne olduğunu ve neden önemli olduğunu anlatma, fark ettirme ve hissettirme çabası da önemlidir.
Çünkü eğitim almış meslek, makam ve mevki sahibi olmuş onlarca insanın bulunduğu toplumlarda duygusal, fiziksel ve psikolojik şiddetin bu denli fazla olması ancak etik değerlerin noksanlığı ile açıklanabilir.
Bugün yedisinden yetmişine insanlar birbirlerini görmeden, birbirilerini ve dolayısıyla insana ait tüm insani değerleri ıskalayarak, kurulu robotlar gibi yaşıyorlar.
Birbirlerine selam sabah vermeden, tebessüm etmeden, çocuklar için ceplerinde şekerle dolaşmadan yaşıyorlar. Tabiri caizse yaşadıklarını sanıyorlar.
Etik kavramı ile tanıştırılmayan sadece bilgi ile donatılan doktor, organ mafyasının bir uzvu oluyor, bir polis uyuşturucu tacirliği yapıyor, öğretmen öğrenciyi şiddetle, öfkeyle yoğuruyor, makam sahibi o makama halka hizmet etmek için oturduğunu unutuyor hatta aşağılıyor…
Herkes birbirine taş gibi yabancı. Herkes etiketi, markayı, mesleği ve ünvanı konuşuyor.
Kimse kalbini, ruhunu konuşturmuyor, başkalarının kalbini ve ruhunu da merak etmiyor umursamıyor.
Kibri, haddi aşmış yürüyen cesetler haline geldik toplum olarak.
Bilgi de bilgelik de etik olmadığı sürece hafsalamıza yanlış zerk edilecek, ruhumuz onun eksikliği ile kaybolacak, insan ve insana dair ne varsa kaybolacaktır…