DEĞER TAKASI
Değer, geçmişten günümüze insani aktivitelerin ve ilişkilerin olduğu tüm dönemlerde sıklıkla karşılaştığımız bir kavram. Bu kavram, temelde bir nesneye, faaliyete veya bir duruma karşı atanan kelime olarak karşımıza çıkmaktadır. Matematikte x’ e verdiğimiz bir rakam, sokakta gördüğümüz insanlara karşı düşüncelerimiz, bahçemizdeki çiçeklere karşı hissettiklerimizin aslında hepsi değer kavramı çatısı altındadır. O hâlde farklı pencerelerden bakmak gerekir ki daha net bir şekilde bu olguyu kavrayabilelim.
Temel anlamda bireyin çevresindeki nesnel nitelikteki unsurlar ile arasında oluşan ilişkileri ve bu ilişkilerin oluşturduğu kelimeler ağacını kapsayan bir kavramdır. Ancak, buradaki nesnel nitelikteki varlıklara atfedilen sözler değer kavramını tümüyle yansıtıyor değildir. Bir insana verdiğimiz değer ile toplumsal bir olguya verdiğimiz değer arasında duygusal ve düşünsel farklılıklar muhakkak vardır.
Tabiatı gereği insanlar, aidiyet duygusu ile yaşama çabasındadırlar. Çevrelerinde kabul görmek veya yalnız kalmamak adına bir takım ilişkiler geliştirirler. Bu ilişkilerin yapı taşı ise karşılıklı değer alışverişidir. İnsan eş dediği, eşi olarak değer verdiği birinden, yine aynı şekilde eş muamelesi görmek ister. İş yerindeki üstüne saygı ile hitap eder ve astından saygı çerçevesinde yaklaşım bekler. Arkadaşlarına sevgi ile yaklaşmak ister ve aynı şekilde sevgi ile kendisine yaklaşmalarını bekler. Ancak, insanın verdiği değer karşısında her zaman karşılığını alamadığı da acı bir gerçektir.
İşte bu noktada, insanın bir takım nesnelere, objelere, varlıklara karşı üretmiş olduğu düşünceler ve duyguların tek başına bir değer kavramı oluşturmaya yetmediği anlaşılmaktadır. Değer kavramı sadece verilen bir şey değil aynı zamanda karşılığı alınan bir nevi takastır. İnsan çevresindeki herhangi birine değer verebilir ancak değer verdiği kişinin bir yanlış eylemine istinaden verdiği değer yozlaşabilir ve hatta yitip gidebilir. Değer kavramını oluşturan temel, bu örnekte de bahsedildiği gibi karşılıklı etkileşimden doğan değer yaratma güdüsüdür.
“Bir insanın en büyük hatası; başkasına gereğinden fazla değer vermek değil, kendine hak ettiğinden daha az değer vermektir.” Gabriel Garcia Marquez
Yüzyıllık Yalnızlık kitabının yazarı olan Gabriel Garcia Marquez’in bu sözünün yüzeyselliğinin altına bir nefeslik daha dalıp bakacak ve anlam verecek olursak; insanın hak ettiği değeri kendine vermemesi olarak nitelendirilen söz, verdiği değere karşılık alamamasından kaynaklıdır. İnsanın kendine değer vermemesi veyahut verememesi demek aslında değerini bilmeyen insanlara değer vermesi olarak düşünülebilir.
Velhasılıkelam insan, tamamlanamayan duygularının, yanıtsız kalan düşüncelerinin ve hatta karşılığını alamadığı selamın dahi kendisinde oluşturduğu doygunluğu yeterli görmediği vakit; hatanın kendi eksikliğinden değil de kendine vermesi gerekenden daha az değer vermesinden kaynaklı olduğunu bilmesi ile gerçek değerini elde edebilir.