CEHALET MUTLULUK MUDUR?

Dünya oluşalı ve insan kendini bildi bileli en çok merak edilen ya da tartışılan sorulardan biridir “Cehalet mutluluk mudur?” sorusu…
Cehalet herkes tarafından farklı cevaplansa da üç aşağı beş yukarı; insanın bildiğini sanma, bilmediğini dahi bilmeme, çok az bildiği konularda fazlaca düşünceye hatta yoruma meyletme durumu olarak tanımlanır.
Peki insanın bilmeme gafletine düşme sebebi nedir? Biraz bunun üzerinde duralım. Birçok düşünür; bilmenin değişim ve gelişime sebebiyet verdiğinden, insanın değişme daha doğrusu kendini değiştirmek zorunda kalacağı korkusu yüzünden algısını bilmeye kapattığı görüşündedir. Nitekim de tam olarak öyle olmasa da bilmek ve acı birbiri ile doğru orantılıdır.
İnsan öğrendikçe, farkındalıkları arttıkça, toplumu bozan ahlaka, inanca, insanlığa, iyi ve doğruya ters düşen her şeyi düzeltme çabasına gireceğinden, tüm bunlar için huzursuz hissedip konfor alanından çıkmak zorunda olacağından ve hatta sorun kendisiyle alakalı ise kendiyle de bir iç savaş vereceğinden ve değişim mücadelesi yaşayacağından öğrenmeme eğiliminde olur ve “Cehalet mutluluktur bilsem ne değişecek” gibi söylemlerle kendini kandırır, bilgi toplumundan da soyutlar.
Peki cehalet gerçekten mutluluk mudur? Bilmediğinin farkında olmamak, fark edilen şeylerin hazzından mahrum olmak, keşfedememek, keşfedilmemek, Eşref’i Mahlukat olarak yaratıldığı halde dünyaya bir iz, düşünce, yenilik, iyilik, biraz güzellik, farkındalık bırakmadan dümdüz yaşayıp, fayda vermeden ölmek mutluluk mudur? Görülmemenin ve dahi bilinmemenin derin dehlizinde kaybolmak mutluluk mudur?
Merak etmiyorsak, soru sormuyorsak, herkesle “herkesleşiyorsak” kendimize has keşiflerimiz yoksa, her denilene inanıyor, doğruyu yanlışı sezinlediğimiz halde ölü gibi kıpırdamadan hayatın içinde bir heykel gibi dümdüz duruyorsak, neden varız ve nasıl yaşamalıyız bilmiyorsak, koyun gibi güdüldüğümüzden gördüğümüz her kurdu düşman sayıyorsak, cahiliz. Cahil de sanılanın aksine mutsuz…